Düşünülmeyeni düşünmek, yapılamayanı yapabilmek – 2
HABER MERKEZİ – Bu negatif ortamda düşünülmeyeni düşünen, söylenmeyeni-söyleyen ve yapılamayanı yapmaya çalışanalar da var. Onlar adil olmayan çağın en acımasız faşizm zamanında da olsalar,yaşananları sorgulayarak, irdeleyerek anlamaya ;daha iyi yöntem ve araçlarla karşı koymaya çalışıyorlar. Daha yaşanılır bir dünya, insanca bir yaşam ve eşit-özgür ilişkiler için direniyor,savaşıyorlar. Ulusalarası dayanışma ağlarında,gelimiş teknikten yoksun olsalarda,bilinçle,inançla,sabır -irade ve tutku ile direnip-mücedele ediyorlar. Yeni bir dünya düşleyen, ama her sözünden,eyleminde gerçekçi davranan birer adanmış ömür ve naif insanlar olarak gece demeden,gündeüz demeden,durmadan-dinlenmeden savaşıyorlar.
Bu özgürlük savaşçıları yetenekleri oranında düşünülmeyeni-düşünerek verili zihin konforunu bozuyorlar. Sarsan eylemlerle, her biri kurşun ağırlığındaki sözleri ve bilimsel,edebi-sanatsal çalışmaları ile yaşananlara itiraz ediyor,gidişatın yönünü değiştirmek istiyorlar. Kimi zaman tökezleyip düşseler bile bunlardan vazgeçmiyor, en aşılmaz ve karmaşık sorunlar karşında dahi ya bir yol yapacağız,yada bir yol bulacağız diyerek sabırla-ısrarla devam ediyorlar. Yaptıkları,yazdıkları ve konuştukları kişinin elini arı kovanına sokması kabilindedir. Üstelik uğraşları kamuoyunun gözünden uzaktır. Bu nednele ne başarılarına ödül-alkış bekliyor, ne de tüm olup-bitenleri bir kader gibi sadece izleyen milyonlarda takdir görüyorlar. Böylede olsa nesnel değişim ihtiyacının, öznel müdahe gücü haline geliyorlar. Tarih boyunca hayat ve hakikat zülümün kendiliğinden sona ermeyeceğini ve değişimin dışsal etkenlerle yaşanmayacağını kanıtlamıştır. Tarihin her kertesinde köklü toplumsal değişimler ancak bilinç ile inancı birleştirebilen ve onları örgütlü mücadeleye dönüştürenlerin eseri olmuştur. Özgürlük savaşçıları bu diyalektiğe dayanarak öznel müdahale rolunun hakını vermeye çalışıyorlar.
Değişim ve dönüşümün devrim şeklinde, ani ve keskin olanı her zaman olumlu sonuçlar vermez. Değişimi tepeden ve keskin uygulayanlar Sovyet vb. örneklerde olduğu gibi kırılmalara, ayrışmalara,tersten savrulma ve yozlaşmalara yol açmıştır. Değişim hazmedilerek, düşünülerek ve zamana yayılarak yapıldığı oranda sağlıklı sonuçlar yaratır. Çünkü insanların değişime adaptasyon süreçleri farklıdır. Geniş kitleler köklü ve sarsıcı değişimlere kolay uyum sağlayamaz, eski zihniyetlerini, yaşam biçimlerini,alışkanlıklarını hızlı değiştiremezler. Değişimin diyalektiksel tarzda hazmedilerek gelişimi daha köklü ve sağlıklı olmaktadır. Olayları erken okuyan, her şeyi matamatiksel hesap-kitap işi olarak gören,bir söz,yazı ile değişimin gerçekleşmesini bekleyen, eylemden yoksun aydınlar ve klawye şövalyeleri hemen değişim talep ederler. Çoğu zaman şartları olağan üstü zorlarlar. Beklentileri gerçekleşmediğinde ise hayat ve hakikatı bir başarı yada başarısızlıktan,gelişme veya gerilemede ibaret gören, umudunu yitiren olamazın teorisiyenliğine soyunur, birer kara propaganda makinası dönüşürler.
Eleştiri, arayış-sorgulama ve muhasebenin geliştirdiği özgür aklın dışa vurumudur. Daha iyiyi isteme,yapma,söyleme ve yaşama arayışıdır. Fakat bunun esası kadar dile getirilme usulude önemlidir. Bilimsel ve sosyolojik gerçeklerden kopuk,neden değil sonuçlara dayanan eleşririler yapıcı değil,yıkıcı, değiştirici değil,teşhir edicidir ve zalimlerin kara propagandasının uzantısına dönüşürler. Davaya adanmış insanlar, rasyonelliteleri gereği yaşananları, süreçleri sorgulama ve eleştiriye tabi tutmaya daha yatkındırlar. Bu nedenle tarihin akışına etkide bulunmak, faşizmin gelişen saldırılarını akamete uğratmak ve toplumsal değişime ivme kazandırmak için bireysel ve kolektif olarak daha fazla arayış içindedirler, sorgulayarak,eleştirerek, muhasebede bulunmaktadırlar.
Bu esasa dikat ederek özgürlük kavgasının daha iyi yürütülmesi, eksikleri -kusurları gidererek daha güçlü atılımlar yapması için her zaman eleştirmek,düşünmek,konuşmak ve eylemden eyleme koşmak bir zorunluluktur. Sorunların,sıkıntıların giderilmesi, çözüm üretilmesi için bu temel metedolojidir. Tarihin akışını ve toplumların kaderini değiştirmek için bilinç,inanç ,tutku kadar sorgulama ve eleştiride gereklidir. Zira vasat bir düşünce gücü,içeriksiz ,sloganik,soyut yada demogojik sözler ve yaratıcılığa dayanmayan eylemlerle ,sorunları yok sayarak, örterek,yada indirgemeci yaklaşarak sıkıntılar giderilemez, çözüm bulunamaz. Bu zeminde sessiz kalabilmak, zihin ve yaşam konforunu bozmamakda bir seçenektir. Fakat bu kişiliğin-kimliğin sadece bir etikete dönüşmesi ve zamnala ölümüdür. Özcesi, her şey ve her kesin sorgulaması,eleştiriye tabi tutulması şarttır. Sınırsız sorgulama-eleştiri olmalı.Çünkü sorun sadece pratikte çıkan eksiklikler değil, daha genel ve kapsayıcıdır. Her değişim süreci sancılı olmuştur. İster ihtilalci,ister evrimsel olsun değişim süreçleri her daim sorun-sıkıntılarla boğuşmuştur. Bu salt bir coğrafyaya,tarihin bir anına özgü bir sorun değildir. Tarihsel ve geneldir. Genel olan bu sorun zamanlı-zamansız özgülede de yansımaktadır. Bütün özgürlük savaşçıları gibi,Kürdistan’lı özgürlük savaşçılarıda bu realiteden payını almaktadırlar.
En keskin biçimde mücadele edilirken bile çözülmesi gereken problemlerin olduğu, yenilenmeye ihtiyaç duyulduğunun bilmemesi,görülmesi gerekir. Çözümler ihtiyaçlarla doğrudan ilgilidir. İhtiyaç duyulmayan bir konuda çözüm aranması,üretilmesi düşünülemez. Ancak İhtiyaçların hissedildiği, kendini en fazla dayatığı, sıkıntıların en dayanılmaz olduğu dönemlerde tarihe yön veren mucitler sahneye fırlar,keşifler, icatlar insanlığa ışık tutar. Şimdi acele edilmesi gerekmektedir.Hemde bir saniyeyi bile kaybetmeyecek kadar. Çünkü zaman akıyor,çağ çöküyor. Zülüm makinası her geçen gün daha fazla insanı,değerleri,düşünceyi,edebiyatı,sanatı,coğrafyayı,canlıları öğütüyor. Direnen,savaşan ve bedel ödeyenler toprağa düşüyor. Bu nednele Şairin deyimi ile ölenlerin yasasını tutmaya vakit yoktur. Her kaybediş yıllarca özgürlük için düşünmüş,söz söylemiş,eylem yapmış,emek vermiş insanların yalpalanmasına,zirveden kopan çığ kütlesinde kendini koruyacağını düşünerek kenara çekilmesine, tehlike menzilinde uzaklaşma arayışa neden oluyor.
Özgürlük için mücadele ederken,mutlak başarmaya kilitlenmek iyidir. Fakat her koşulda sonuç odaklı olmak bir o kadar tehlikelidir. Hiç kimse ne doğanın,nede toplumların mutlak hakimi değildir,olamaz. Mücadele edenlerin kazanma azmi kadar karşıtlarıda kaybetmeme çabası var. En örgütlü güç olan devlet aygıtı ile sonuç almak istiyorlar. Bu nedenle sarsılmak,tökezleyip yere düşmek ve bazen bir adım geri atabilmenin dünyanın sonu olmadığını, esas olanın düşülen yerde kalkma iredesi göstermek olduğunu bilmek önemlidir. Düşünülmeyeni düşünen,konuşulmayanı konuşan ve yapılmayanı yapmaya talip olan bunları kulağına kupe etiği sürece hayatın ayrıntıları içinde asla pes etmez. Böyle olursa her işe bir maraton koşucusunun start anındaki yoğunlaşması ile girişir. Düşüncesini,sözünü ve eylemini bir orkestra şefinin ses ahangini düzenleme ustalığı ile yaşamsallaştırır. Her zorlukla karşlaştığında ise azgın dalgalar karşısında dimdik ayakta kalan kaya misali sarsılmaz bir irede ile hareket eder. Böyle düşünmek,yaşamak kişiyi kusurlarında azade kılmaz. Mutlaka hatalar, yanlışlar yaşanır. Ama naif insanların ortamında hata,kusur veya suç tasarlanarak yapılmamışsa ve tekrara dönüşmüyorsa zayıflatıcı rol oynamaz. Aksine teori-pratik-teori diyalektiği ile ders çıkarıldığı oranda şaşmaz bir öğretmene dönüşür,güçlendirir.
Bilinçli olmak, iredi olarak güçlenmek, inançlı ve tutklu olmak, ama aynı zamanda işlerini iyi yapmak, güzel-çarpıcı ve etkleyici sözün sahibi olmak, sanat,edebiyat,yaşam ve eylem ile gündem belirlemek gerekir. Bilinci söze dökerken gerçekleri eğip-bükmeden,öze sadık kalarak ifade etmek,ama ümitsizliğe,yılgınlığa,karamsarlığa neden olmamak önemlidir. Bunları yaparken zalimlerin beyinleri uyuşturan,yürekleri fetheden kara propagandasının taşıyıcısı olmamak, yeni dünyanın değerlerine helal getirmemek, devrimci esaslara ve evrensel değerlere sadık kalmak daha da önemlidir.
Sıradan insanları yada özgürlük savaşçılarını yer yüzünde hiç bir yerde hazır bekleyen bir cennet yoktur. Emekle,mücadele,inat,ısrar ve irade ile kurulmayı bekleyen cenet gibi bir yaşam vardır. Bu her şeyden önce parıltılı bir zeka,çelikten bir irade ve tarihin akışını değiştiren eylemler gerektirir. Bu zemin üzerinde özgürlük savaşçısının geleceğe umutla bakması,işleri sabırla ve tutku ile yürütmesi, her koşulda düşünülmeyeni düşünmesi,söylenmeyeni söylemesi ve yapılmayanı yapması mutlaka tarihin akışını ve toplumların kaderini değiştirecektir.
Can Toprak
Devamı Gelecek…
Düşünülmeyeni düşünmek, yapılamayanı yapabilmek – 1