ÖZEL – Lêgerîn Artemêtan: ‘Ortak Mücadele Bize Zaferi Getirecektir’

HABER MERKEZİ – Yurtsever Gençlik Dergisi, Komalên Ciwan Koordinasyon Üyesi Lêgerîn Artemêtan ile yaptığı röportajda Kürdistan gençliğinin dönem görev ve sorumluluklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Lêgerîn Artemêtan, “Direnmek Yaşamaktır cümlesi bizim için yaşam felsefesidir” diyerek, öncelikle Erdoğan ve onun soysuz ahbaplarını ortadan kaldırılması gerektığını söyledi.

Komalên Ciwan Koordinasyon Üyesi Lêgerîn Artemêtan ile yapılan röportajın şu şekilde:

Apocu Gençlik Hareketi olarak mevcut süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Gençlik hareketlerinin örgütlülük durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Lêgerîn Artemêtan: Dünyada gelişen genel durumları değerlendirmek, sürece göre hareket etmek elbette ki Apocu Gençlik Hareketi açısından önemli olmaktadır. Dünya genelinde neler oluyor, gençlik kesimleri gelişmeleri nasıl değerlendiriyor? Nasıl cevap olunuyor? Bu bizler açısından önemlidir. Mutlaka herkes gündemi takip ediyordur. Özellikle son süreçte özelde Kürdistan ve genelde dünyada yaşananlar sıradan süreçlerden geçmediğimizi gösteriyor. Her geçen gün dünyanın bir laboratuvar olarak kullanıldığı, Kapitalist Modernite sistemi içinde insanlar denek gibi görülmektedir. Küresel Kapitalist Modernite sistemlerinin ürettiği, kimyasal silahlardan, hastalıklardan, mikroplardan tutalım da, ekoloji üzerinde yaptıkları deneysel tahribatlar ve yine Hitler faşizmi gibi zihniyetlerle insanların yaşamlarını kısıtlamaktadırlar. Eskiden bunlar çok daha gizli saklı yapılırken şimdi oldukça aleni yapılmaktadır.

Bu kadar ahlaksız bir yaşamı dayatan bir sistemin artık sakınacağı hiçbir şey kalmamış demektir. Faşist, soykırımcı zihniyetin kendini saklayacağı her hangi bir yüzü kalmamıştır. Her geçen gün faşizm biraz daha dozajını artırırken, son demlerini yaşadığının farkındalığıyla saldırmaktadır. Bu durumlara karşın, dünya genelinde çok ciddi bir faşizm karşıtlığı yaşanmaktadır. Yaşanan sömürü ve katliamlara karşı birçok yerden reflekslerin oluşması olumludur. Fakat ulusdevlet zihniyetinin temel ideolojisi olan erkek egemen ve faşist zihniyetinin bu kadar sınırsızca saldırıları karşısında verilen mücadelenin yetersiz kaldığını belirtmek gerekiyor. Tarihten günümüze kadar emperyalist güçler hiç bu kadar soysuzca saldırılarda bulunmamıştır. Kendi elleriyle oluşturdukları DAİŞ’ten, Korona virüse kadar çok ciddi saldırılar söz konusu. Kuzey Kürdistan’da bu çok daha hunharca yapılmaktadır. TC Devleti’nin Ağrı Dağı’na “Hayali Kürdistan burada meftundur” diye yazan, Dersim, Zilan katliamını yapan zihniyeti aratmayan kirli bir politika yürütülmektedir. Öyle bir hale gelmiştir ki halkımızın kutsallıklarına bile tahammül etmeyen Kürt’ün celladı olmaya ant içmiş bir düşmanla karşı karşıyayız. AKP-MHP kliğinin faşist zihniyetiyle PKK’yi bitireceğiz söylemleriyle ‘Hayali Kürdüstan burada meftundur’ operasyonları yapılmaktadır. Her gün Kürdistan dağlarına operasyonlar düzenleyerek dağda gerillayı bitirme, geri kalanları da zindanlara atarak korkutmaya çalışmaktadır. Faşist azgın saldırılarıyla zindanda ve dağlarda devrimi bitirmeye çalışmaktadır. Bunlar elbette ki ilk kez Kürt Halkının başına gelmiyor. Tarihten günümüze kadar her sömürü zihniyeti aynı amaçla bizleri, yani mücadele edenleri bitirmek istemiştir. Tarihte olduğu gibi her başa gelen zalim Dehakların sonu kendi ateşinde yanmak olmuştur. AKP-MHP kliğinin sonu da bundan farklı olmayacak. Fakat bu durum ancak mücadeleyle olacaktır. Dolayısıyla kendini Apocu Gençlik ya da bu sistemi yenmeye ve intikama ant içmiş her gencin mücadele alanlarında olması şarttır. Alanlarda gençlik hareketliliği var, ya da gerçekten de bu sisteme karşı koymak isteyen, özgürlük saflarına katılmak isteyen binlerce gencin olduğunu biliyoruz. Gençliğin eylemleri her ne kadar olsa da yetersizlikleri de bağrında barındırıyor. Yetersizliklerin aşılması için daha çok örgütlenmeli daha fazla eyleme geçmeliyiz. Gençlik hareketi olarak belirli bir yol kat ettik. Bir kimlik haline geldik. Faşizmin korktuğu bir dinamizmi taşıdığımızı söyleyebiliriz. Ama en başından da belirttik yetersiz kaldığımızı söylemeliyiz.

Biliniyor ki PKK’nin kendisi de küçük bir genç grup olarak örgütlendi, gelişti ve özgürlük hareketi haline geldi. PKK bugün başta Kürdistan ve dünyaya model olmuş durumda. PKK’nin çıkışına kaynaklık eden gençlik ruhuyla günümüz gençlik ruhu arasında herhangi bir fark var mı?

Lêgerîn Artemêtan: Sizin de belirtiğiniz gibi partimiz kurulduğu günden bu güne kadar hep bir gençlik partisi oldu. Hem taşıdığı felsefe, ideoloji hem de ruh ve enerji itibariyle genç kalmayı başarmıştır. Yıllar geçmesine rağmen hala mücadelesini o dinamikle yürütmüş ve kendini bu temeller üzerinden büyütmüştür. Partimizin kuruluş aşamasından günümüze kadar aynı gençlik ruhuyla yaşamsal kılmıştır. Zaten PKK’yi, PKK yapan da o dinamikliğini yitirmemesidir. Fakat şu gerçekliği de unutmamak gerekir: Bizler açısından da o dönemden, yani kuruluş aşamasında yer alan Kemal Pir, Haki Karer, M. Hayri Durmuş, Sara, Mazlum Doğan, Ali Çiçekler birer yol gösterici olmuşlardır. Hep onlar gibi olmak onların izinde yürümek bizler açısından en önemli amaç olmuştur. 14 Temmuz’da bıraktıkları direniş bayrağını her döneme taşırmak, yaşam felsefeleri olarak miras bıraktıkları “Direnmek Yaşamaktır” cümlesi bizler açısından her daim yaşam felsefesi olmuştur. Onların direnişlerine yakışır devrimciler olmak bizler açısından temel yaşam nedenimizdir. Dolaysıyla onlarla yaratılan PKK gençlik ruhu, onlara laik olmanın direnişiyle temmuz ayının önemini tekrar vurgularken 14 Temmuz’da şehit düşen arkadaşların şahsında sözümüzü onlara Apocu Gençlik ruhuyla bağlılık üzerinden yineliyoruz.

Bir yandan Önder Apo üzerinde mutlak işkence devam ederken diğer taraftan faşizm topyekûn olarak Kürdistan’a saldırıyor, bu saldırılar karşısında gençliğin duruşu nasıl olmalıdır?

Lêgerîn Artemêtan: Öndeliğimize ve Kürdistan’a yapılan saldırılar çok sistematik ve her yönüyle Kürdü bitirmeye yönelik yapılmaktadır. Önderliğimize İmralı işkence sistemi uygulanarak bizleri tehdit etmek isterlerken diğer taraftan da Kürdistan’a da azgınca saldırarak Önderliğimizin elini zayıflatmaya çalışmaktadırlar. Bu durumda bizleri zayıf kılarak devrimi bitireceklerini sanıyorlar. Kırk beş yıldır hareketimiz böylesi gerici, kendini bilmez TC faşist devletiyle mücadele ediyor. Önderliğimiz tabiri caizse onların ciğerlerini biliyor. Bu durumda Önderliğimiz sayesinde her defasında bir adım önde olacağız. Yeter ki biz gençlik olarak buna karşı doğru mücadeleyle zafere götüreceğimize inanalım. Hiçbir şey yenilmez değil. Bu dünya ne Mustafa Kemal, Hitler, Franco, Musoloniler gördü. Hepsi de yek yek gittiler. Gençliğin bu sistemi yıkmaya gücü ve iradesi var. Bu da ancak yurtseverlik ruhuyla olacaktır. Yurtseverlik ve gençlik birbirine bağlı, bir birini besleyerek özgür Kürdistanı yaratacaktır. Yurtsever olmayan bir genç kökünü toprağa bırakmamış ağaca benzer, bu durumda o ağacın yaşamasını beklemek yanılgı olacaktır. Gençlik bir toplumun; özsavunması, özgücü, öncüsü ve özüdür. Öz dediğimiz şey de yurtseverliktir. Yurdumuz işgal altındayken, her karış toprağımıza tecavüz edilirken hiçbir şey olmamış gibi yaşamak en onursuz yaşamdır. Onur, şeref yurdunu ölüm pahasına gözünü kırpmadan canını feda etmektir. Bizler RINDEXANLARIN, ALİŞERLERİN, NURİ DERSİMLERİN torunlarıyız. Ya sonuna kadar savaşacak bu onurlu savaşta yer alacak, ya da en aşağılık, hain İdris’i Bitlisi, Reyberler gibi tarihin lanetli çöp sepetine atılacaktır. Her gencin yurtseverlik bilinçle Önderliğimize dayatılan İmralı işkence sistemi ve Kürdistan işgaline karşı mücadele alanlarında düşmana haddini bildirme vaktidir. Şimdi yurtsever Kürt gencinin hesap sorma zamanıdır. Bizler Efrîn’i, Serêkani, Grê Spî’yi, Cizreyi, Suru, Nusaybini unutmadık. Unutan her Kürt genci önce yüreğine, sonra halkına ihanet etmiş olacağının bilincinde olmalıdır.

TC faşizmi Kürdistan’daki savaşı kuralsız bir şekilde yürütüyor bu kuralsızlığı gizlemek ve aykırı sesleri bastırmak için Türkiye’deki duyarlı kesimlere karşı da faşistçe saldırmaktan geri durmuyor bu durumu nasıl değerleniyorsunuz?

Lêgerîn Artemêtan: TC faşist devletinde kural var mı? Yok tabi ki. Dolaysıyla yürüttükleri savaşta da kural ve ahlak olmasını bekleyemeyiz. Yürüttüğü bütün ahlak dışı saldırıları bizi şaşırtmıyor maalesef. Bizi şaşırtan asıl mevzu bu kadar faşizme karşı gösterilen tepkilerin yetersizliğidir. Faşizm devrim seslerini bastırmak için saldırabilir, işkence edebilir, aklınıza gelebilecek en gerici zorbalığı dayatabilir. Bunu en çok Kürt halkı üzerinden yaparken aslında Türkiye halkına da gözdağı vermektedir. Kürt halkı şahsında bütün halklara benim zihniyetimi kabul etmezsen sonun böyle olacağını söylemek istemektedir. Türkiye halkı şuna inanıyor mu? Kürt halkını bitirince Türkiye halkının da rahat yaşayabileceği. Türkiye halkına da şöyle diyecektir, eğer sizler bizim gibi DAİŞ olmazsanız sonunuz böyle olacaktır. Bunu iyi kavramak lazım. Şimdi Erdoğan’ın etrafına bakalım hepsinin mutlaka DAİŞ’le bağlantıları var, bunlar tesadüf mü yoksa gönüllü destek mi? Hiçbir şeyi masum görmeyelim, lütfen unutulduysa hatırlatalım bunlar din adına binlerce insanı katlettiler. Bunun aynısını Türkiye de yapamayacaklarını düşünmek gafillik olacaktır. O zaman faşizme karşı ortak mücadele yürütme vaktidir. Düşmanı bozguna uğratma anıdır.

Korona virüs tehdidiyle adeta gençliğin dinamizmi evlere hapsedilmiş durumda. Koronavirüs, yasaklar ve gençlik arasında nasıl bir bağ var?
Lêgerîn Artemêtan: Korona virüs üzerine çok şey yazıldı çizildi. Bazen böyle yaparak ta iyi mi yapıldı? Kötü mü yapıldı bilmiyorum. Çünkü biliyorsunuz bunu kapitalist modernite kendi lehine çok kullandı. Bu hastalığı toplumun her yanına yayarken gündemde tutmaya çalışması en büyük amaçlarından biriydi. Konuşulmasın, halk bilinçlendirilmesin, önlem almasın demiyoruz. Ama bir toplumu hop koronayla oturup hop koronayla kaldırmak kendi planlarının parçası olmadığını söyleye bilir miyiz? Korona virüsüyle öyle bir korku yarattılar ki, halka neredeyse ne denirse yaptıracak duruma geldiler. Jared Diamond Tüfek, mikrop ve çelik kitabında şöyle diyor “İspanya sömürgeleştirdiği her yere önce tüfek, mikrop ve çelik götürerek sömürgeleştirdi”. Yazar günümüzü ne kadar iyi tanımladığını özellikle bu virüsle daha net görüyoruz. Bu mikropla itaatkâr bir toplum yarattı. Tıpkı yıllar önce İspanya’nın yaptığı gibi. Halkımıza bakalım. Ne zaman sokağa çıkacaklarından tutalım ne alacaklarına kadar sistem belirlemeye başladı. Birde bu durumu öyle normal gösterdiler ki sanki toplum bu duruma çoktan hazırmış gibi sanki hep bu illetle yaşıyormuş gibi bir hava yaratıldı. Ve neredeyse halk, hiçbir yasağa karşı koymayıp devletin yaptığı her yasağa hakkı varmış gibi bir yaklaşım sergilendi. Toplumda şunu yarattılar “ölümü gösterip sıtmaya razı kılmak”. Sizin de belirttiğiniz gibi yaşam alanlarını zindana çevirdiler. Sokak polisleri de gardiyan oldu. Zindan kuralına uymayanların çocuk, büyük demeden sokakta döverek hizaya getirmeye çalıştılar. Dikkat ederseniz yasaklar başlar başlamaz gençliğe ilk yasakları uyguladılar. Amaç gençliği sokaktan uzak kılmaktı. Kornovirüsten önce gerçekten de her yerde eylemler ve sömürü zihniyetine karşı bir duruş vardı. Bunun öncülüğünü gençlik yapıyordu. Demokratik halk eylemleri Koronavirüs gerekçesiyle yasaklanmakta. AKP-MHP faşizmi böylelikle bütün kirli politikalarını bunun üzerinden kapatmaya çalışmaktadır. Erdoğan her yerde aman herkes dikkat etmeli derken ahlaksız savaşına ara vermedi. Erdoğan’ın kafası, yüreği vebalı o nedenle her tarafa kendi vebasını saçıyor. Biz Korona’dan değil vebalı, faşist zihniyetten kurtulmalıyız. Ancak böyle salgından kurtulmuş oluruz. Devletin manipüle oyunlarına gelmeyelim, bizim hedefimiz belli; vebalı ve cüzzamlı Erdoğan ve onun soysuz ahbaplarıdır öncelikle onları ortadan kaldırmalıyız ki halkımız temiz hava alsın.

ABD’de George Floyd’un katledilmesi olayı halkların kendi demokratik sistemlerini inşa hamlesine ve isteğine dönüştü. Henüz çok fazla dillendirilmese de Önder Apo’nun Demokratik Özerklik sistemi uygulanmaya çalışıldı. Apocu Gençlik hareketi olarak öncülüğünü yaptığınız bu paradigmanın yaygınlaşması açısından hem Ortadoğu’da hem de dünya genelinde çalışmalarınız ne düzeydedir?

Lêgerîn Artemêtan: ABD de yaşanan olay aslında kapitalist modernitenin gerçek yüzüydü. Böylesi cani bir polisin siyahi birini nasıl katledilişini herkes gördü. Aslında görünen devletin gerçek yüzüydü. Nefessiz bırakarak yapılan canilik, yıllar önce öldürülen milyonlarca siyahinin nasıl katledildiğini gözler önüne seriyordu. Bunu ABD’nin her defasında kendisini en demokratik ülke olarak gösteren yerde yaşandı. Neredeyse her gün bilim adına, uzaya nasıl gittiklerini gösteren ABD’de yaşandı. Bu gerici, ırkçı saldırı Amerika’da yaşandı. Ortadoğu’ya her işgalini meşrulaştırmaya çalışan Amerika’nın, demokrasi götürme adına yaptığı bu işgalleri ne gariptir kendi ülkesinde yaşanmasına talihsiz bir olay deyip geçiştirmeyeceğiz her halde. Ortadoğu’ya her fırsatta demokrasi dersi veren devlette yaşandı bunlar. Anne bak kral çıplak dedikleri bu olsa gerek. Amerika halkının tutumu, karşı koyuşları elbette ki önemlidir. Devlete geri adım attıran bir tutum olmuştur. Eylemler sonrası halkın nasıl bir yaşam beklentilerinin olduğunu çok daha net gördük. Kapitalist modernitenin merkezlerinden biri olan New York’ta halk nasıl bir yaşamın tercih ettiklerini devlete gösterdiler. Kapitalizm değil, demokratik bir yaşamı tercih ettiler. Aslında Amerika’da yaşanan canilik şunun net göstergesi oldu, ne kadar konforlu bir yaşam sunulursa sunulsun yaşamımız kapitalizmin kılıcının elinde. O nedenle bizim tercihlerimiz değil, onun seçtikleri önemli. Ama halk öyle olmadığını gösterdi ve tercihlerini demokratik moderniteden yana koydular. Apocu gençlik hareketi olarak temel görevlerimizden biride Önderliğimizin felsefesi olan demokratik moderniteyi her yerde inşa etmektir. Bu Ortadoğu’da, Avrupa, Amerika’da olabilir. Enternasyonal çalışmalarıyla Avrupa’da, Güney Amerika’da ve son olarak Ortadoğu konferansıyla paradigmamızı her yerde örgütlemeye, yaymaya çalışmaktayız. Birçok gencin ilgisinin olduğunu ve böyle bir yaşamı tercih ettiklerini söyleyebiliriz. Özellikle Ortadoğu konferansında birçok ülkeden gençlik örgütü; gençlik sorunları, nasıl bir sistem istediklerini, faşizme karşı nasıl mücadele edeceklerini ve yine ülkelerinde yaşanan sorunları birçok yönüyle tartışmış. Gençlik olarak ne yapılması gerektiği noktasında birçok konu tartışılarak, ortak bir mücadelenin iradesi kararı alınmıştır. Bu çalışmamız bir başlangıç, bu konferansla örgütlülüğümüz daha fazla genişletmeye çalışacağız. Aslında diyebiliriz ki bu konferans bize birçok deneyim kazandırdı. Sadece Ortadoğu ile yeterli kalınmaması bütün ülkelere paradigmamızı götürmek temel hedefimizdir. Ortadoğu konferansı gösterdi ki örgütlü bir gençlik faşizmle ortak mücadele edebilir. Ortak yaşamı inşa etme gücü ve iradesini gösterebilir.

AKP-MHP faşizminin kadın düşmanı ittifakı olduğu her gün daha fazla somutlaşıyor. 2013’te Paris Katliamı, 2016 Silopi katliamı ve son olarak da Kobanê katliamlarıyla Kadın örgütlülüğü hedefleniyor. Kadınlara ve genç kadınlara olan bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Lêgerîn Artemêtan: AKP-MHP kliği hükümete geldiğinden beri kadın cinayetlerinde sistematik artış yaşandığını görmek mümkündür. Bunları sadece biz söylemiyoruz. İstatistiklere bakalım AKP-MHP kliği hükümete geldiklerinden beri kadın cinayetlerinde artış var. Katilleri farklı yerlerde aramaya gerek yok. Kadın katilleri devleti yönetenlerdir. Kadın katliamların hepsi politiktir. Evinde kocası tarafından katledilen kadının ölümü de, faşist devletin eylemde katlettiği kadın cinayeti de politiktir. Çünkü her ikisinin de azmettiricisi erkek devlettir. Zihniyet aynıdır. Cinayeti erkeği yargılamadan birçok sudan sebeplerle bırakması aynı zihniyetin sonucudur. Ne zaman ki kadın örgütlülüğü artmışsa kadına yönelik cinayetlerde, saldırılar da artmış durumda oluyor. Rojava katliamını gerçekleştirenler, Kuzeyde kadın örgütlülüğüne saldıranlar da aynı zihniyettin ürünüdür. Dolaysıyla bizler cellat kim diye aramıyoruz. Biz kadının celladı kim biliyoruz. Bizim asıl mevzumuz her şey açıkken, aleni yapılırken nasıl hala hüküm sürmeye devam etmeleridir. İtaatkâr kadın yaratma peşindeler. Bunu yapamayınca da azgın saldırılar yaparak kendi himayesinde tutacağını sanıyorlar. Ortaçağı aratmayan hatta çok daha fena olan cadı avı yapmaktadırlar. Bizler genç kadınlar olarak Parisin, Silopinin, Kobanê’nin hesabını soracağız. Sonuna kadar mücadele ederek, örgütlülüğümüzü her alanda büyüteceğiz. Devlet egemen zihniyeti kendini abarttığı kadar vardır. ‘ateş olsa cirmi kadar yer yakar.’ Bizi itaatkâr yapacaklarını sanıyorlarsa çok büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını belirtmek isteriz. Her saldırı karşısında daha fazla örgütleneceğiz ve daha fazla eylemlerle sokağa çıkacağız.

Gençlik hareketi olarak AKP-MHP faşizminin soykırım ve kök kurutma saldırılarına karşı önümüzdeki süreçte nasıl bir yol haritası izleyeceksiniz? Bu yol haritasında diğer gençlik hareketleriyle nasıl bir dayanışma içerisinde olacaksınız? Bu konuda gençlik hareketlerine çağrınız nedir?

Lêgerîn Artemêtan: Şimdi bu faşist, egemen, sömürgeci zihniyeti kesinlikle basite almamak gerekir. Bunları belirtirken yıkılmaz bağlamın da söylemiyoruz. Fakat soykırım zihniyetinin sınırı olmadığını bilmeliyiz. Yani zamanla bu devletin yumuşayacağını beklemek ya da her şeyin zamanla düzeleceğine bırakmak biz gençlik ve tarih açısından da gaflet olacağını bilmeliyiz. Şimdi tarihte Asurluların acımasızlığı anlatılır. İnsan kafalarından duvar örüldüğü söylenir. Biz bunları hep dinlerken abartı olduğunu söylerdik. Ama şimdi günümüzü değerlendirince zihniyet olarak çokta farksız olmadığını gördük. Aynı zihniyet bugün yoldaşlarımızın mezarlarını talan edip, kilyosta kaldırım kenarında insanlık dışı bir şekilde gömüyor. Duvar örüyor peki bu uygulamaların tarihte yaşananlardan ne farkı var? Bizler bunları unutmayacağız, geçmişi unutan bir gencin bilinci yoktur. Şuursuzluk böyle bir şey. Geçmişini bilmeyen genç zindeliğini yitirmiştir. Heval Kasım’ın düşmana olan öfkesini örgüt şöyle tanımlıyordu “Kasım arkadaşın bu kadar düşmana olan öfkesi ve yaşam zindeliğini tarih bilincinden alıyor”. Apocu gençlik içinde böyledir. Bizleri genç ve zinde kılacak tarih bilincidir. Bizler bodrumlarda yakılan yoldaşlarımızı unutmayacağız, annesine kutu içinde gönderilen heval Egit’i unutmak bizim için onursuz bir yaşamın ta kendisidir. Faşizm her yerde saldırıyor. Türkiye gençliğinin durumu da pek farlı değil. Kendi düşüncelerini söyleyebiliyorlar mı? Hala devlet 12 Eylül zihniyetiyle yönetiliyor. Apocu Gençlik Hareketi olarak bütün faşizm karşıtlarını ortak cephede buluşma çağrısı yapıyoruz. Bu lütfedeceğimiz bir durum değil. Bunu yürütmeye mecburuz. Eğer gerçekten bu faşizmi kabul etmiyorsak o zaman ortak cephede buluşma zamanıdır. Bizlerin bu düşmanı yıkacağımız tek yer ortak mücadele alanları yaratmaktır. Bu temelde bütün gençliğin faşizme karşı ortak cephede buluşması gerekiyor. Kısmi olarak bunu beraber yürütüyoruz. Ama yetmiyor. Daha fazla örgütlenmeli, daha fazla ortaklaşmalıyız. Ortak akıl, ortak mücadele bize zaferi getirecektir. Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin, Zilanların, Semaların intikamını bugün almalıyız. Bizler açısından başka gün kalmadı.

Son olarak 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucunda şehit düşen Kemal PİR, M. Hayri DURMUŞ, Ali ÇİÇEK arkadaşları, Kasım Engin yoldaş, Helmet yoldaş ve Gençlik öncüleri olan Baran Mawa ve Mahir Botan yoldaş şahsında bütün şehit düşen arkadaşlarımızın intikamını alacağımızın sözünü tekrardan yineliyoruz. Bu temelde Kendisine sosyalist, demokrat diyen yurtsever diyen her kesimi büyük demokratik ulus devrimine çağırıyoruz.

Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisi/Temmuz Ağustos sayısı-Adil Konya

Dergiye şu adresler üzerinden kolaylıkla ulaşılabilirsiniz

https://www.ciwantv.com/category/yurtsevergenclik/
https://www.yumpu.com/user/yurtsevergenclik
https://issuu.com/yurtsevergenclik
https://drive.google.com/file/d/1wFeftoWtFygmkx0LtcMVucqwGPV74_wf/view?usp=sharing