Bayık: 15 Ağustos bir yaşam ve mücadele biçimidir
HABER MERKEZİ – 15 Ağustos Atılımı’nın 36’ncı yıldönümüne ilişkin ANF’ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Günümüzde düşman tüm imkanlarını kullanarak saldırmakta, gerillayı ve özgürlük mücadelesini ezmek istemektedir. Bu iddiasını da her gün dillendirmektedir. İşte böyle bir düşman karşısında tam da Agit komutan kişiliğini ortaya koyma zamanıdır. Bırakalım imkansızlığı birçok imkanın bulunduğu günümüzde düşmana büyük darbeler vurma ve yenilgiye uğratma komuta ve savaşçı tarzını pratikte ortaya koymak gerekmektedir. Heftanin’de gösterilen direniş iradesi ve ruhunu daha da güçlendirme, düşmanın Kürt’ü soykırıma uğratma saldırısına Kürt’ün var olacağını güçlü biçimde bu düşmana gösterme zamanıdır” dedi.
15 Ağustos Atılımı Kürt halkı açısından ne ifade ediyor. Atılım öncesinde ve yarattığı gelişmeleri değerlendirir misiniz?
15 Ağustos hamlesinin Kürt halk tarihi açısından çok büyük öneme sahip olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Kürt’ün toplumsal karakterinde çok önemli düzeyde büyük değişiklikler yarattı. Kürt’ün değerlerine yeni ve güzel değerler katarak Kürt halkının toplumsal özelliklerini daha da güçlendirdi ve güzelleştirdi. Bugün Kürt halkının Ortadoğu’da tüm insanlık için yükselen bir değer haline gelmesi 15 Ağustos diriliş hamlesinin yarattığı en önemli sonuçlardandır. 15 Ağustos’un sadece Kürtler için değil, tüm Ortadoğu halkları için çok önemli değişiklikler yarattığı açıktır. 15 Ağustos hamlesi olmasaydı bugün Ortadoğu’nun çehresi çok farklı olurdu. Otoriter faşist iktidarların halk üzerindeki baskıcı egemenliklerini rahat sürdürdüğü bir durum yaşanacaktı. Bugün ise hiçbir iktidarın rahat ayakta kalamadığı; halkın mücadelesi karşısında sarsıldığı bir durumu yaşamaktalar. Özcesi 15 Ağustos hamlesinin siyasal ve toplumsal yaşama etkileri çok boyutlu tartışılabilir, ortaya konabilir.
Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’daki siyasal ve toplumsal yaşam üzerinde muazzam etkileri olduğu gibi PKK üzerinde de büyük etkileri olmuştur. Kuşkusuz PKK’nin düşüncesi ve karakteri 15 Ağustos hamlesini ortaya çıkardığı gibi 15 Ağustos diriliş hamlesinin de PKK üzerinde askeri ve siyasi çok önemli etkileri olmuştur. Zaten böyle büyük bir hamlenin PKK üzerinde etkisinin olmaması düşünülemez.
PKK’nin sömürgeciliğin Kürdistan’daki ayakları olan işbirlikçilere karşı mücadele içine girmesi de Kürdistan tarihinde çok önemli bir gelişmeydi. Çünkü Kürdistan’da Türk devletine işbirlikçilik yapan güçlerin Kürt halkı üzerindeki otoritesi kırılmadan Kürt halkının siyasi bir özne olarak ayağa kalkması mümkün değildi. Devletle ilişkide olan yozlaşmış işbirlikçi feodal aşiretçi yapılar bulundukları alanda farklı hiçbir toplumsal yapının güç olmasını istemiyorlardı. Herhangi bir siyasi örgüt ya onların denetiminde olurdu ya da bu yapıların irade olmalarına izin vermezlerdi. Bu açıdan halka dayanacak, halkı güç yapacak ve bu temelde soykırımcı sömürgeciliğe karşı mücadele edecek bir gücün bunları aşmadan etkili bir örgüt ve mücadele gücü haline gelmesi mümkün değildi. Zaten sömürgeciliğe karşı mücadelede iddialı olan Apocular halkı örgütleme ve siyasi bir güç olma faaliyeti içine girdiğinde karşılarında ilk önce bu yerel otoriterleri gördüler. Bu durum karşısında Apocular ya bu yerel güçlerin etkisine girecekler, onların istediği sınırlarda örgütlenecekler; ya da onların barikatlarını, engellerini ve sınırlarını aşmak için bu yerel yapılara karşı mücadele edeceklerdi. Bu soruya verilecek karşılık; Apocular ya kimliğine sahip çıkan bir örgüt olmasını sağlayacaktı, ya da diğer Kürt siyasi gruplar gibi bu güçler karşısında uzlaşmayı kabul edip onların sınırları içinde kalarak kimliğinden vazgeçeceklerdi. İşte bu tarihi ikilem karşısında Apocular bu güçlere karşı mücadele verme iradesi ortaya koyarak gelişmeleri önünde engel kabul etmeyeceklerini gösterdiler. Apocuları farklı bir örgüt yapan, halk içinde örgütlenmesini ve güç olmasını sağlayan bu önemli adım olmuştur.
HALKIN KENDİ KADERİNİ ELİNE ALMASI 15 AĞUSTOS HAMLESİ İLE SAĞLANMIŞTIR
PKK’nin ideolojik, örgütsel, siyasi ve askeri olarak ilk büyük sınavı böyledir. İlk rüştünü ispatlama böyle gerçekleşmiştir. Bu mücadele sürecinde eksik ve yetersizlikler olsa da PKK’yi PKK yapan en temel tarihi süreçlerden bir budur. PKK böylece Kürdistan’da yeni bir tarih başlatmıştır. Halkın kendi kaderini kendi eline alması bu zihniyet ve hamle ile sağlanmıştır. Hilvan ve Siverek’te yozlaşmış işbirlikçi aşiretçi feodal yapılara karşı 1978 ve 79’da verilen mücadelenin böyle bir tarihsel anlamı vardır.
12 Eylül darbesi ile işkenceci, faşist iktidara karşı zindanlarda büyük bir direniş yürütüldü. Zindan direnişi, 15 Ağustos hamlesinin hazırlık sürecinde nasıl bir rol oynadı?
15 Ağustos hamlesinin de PKK açısından çok tarihi bir önemi vardır. 12 Eylül faşizmi Apocuların tarihi hamlesine karşı büyük bir kök kazıma saldırısıyla cevap vermişti. Soykırımcı sömürgeciliğe karşı gelinemeyeceği, karşı gelenlerin ezileceğini söylemişlerdi. Pratikte tüm halk ve demokrasi güçleri üzerinde büyük zulüm düzeni kurmuşlardı. Bunu da en ağır biçimde zindandaki PKK’li tutsaklar üzerinde uyguluyorlardı. Kuşkusuz zindandaki PKK’li önder kadrolar bu saldırıya PKK’nin kimliği ve karakterine uygun olarak direnişle karşılık verdiler. PKK’nin ortaya koyduğu iddialar temelinde verilen bu cevap önemliydi. Ancak düşmanın kılıç artıkları olarak gördüğü yurt dışına, Ortadoğu sahasına çıkmış olan PKK’nin göstereceği tutum çok önemliydi. Çünkü 12 Eylül faşizminin saldırıları birçok örgütü dağıtmış ve iradesini kırmıştı. Bu saldırılar karşısında direnilemeyeceği anlayışı gelişmişti. PKK içinde bazıları da bu koşullarda direnilemez, diyerek PKK’yi de diğer örgütler gibi dışarda mülteci bir örgüt haline getirmek istiyorlardı. Böyle bir mülteci yaşam bu soykırımcı sömürgeciliğe boyun eğme ve tarihsel olarak yok olmayı kabul etmek olacaktı. PKK bu defa daha ağır koşullarda kendisi olup olmayacağı bir durumla karşı karşıya gelmişti. Eğer 12 Eylül faşizminin soykırım saldırısına cevap verilmezse Kürtleri soykırım bıçağı altından kurtarmak mümkün olmayacaktı. Önder Apo binde bir ihtimal dahi olsa bu soykırım saldırısına karşı koyma tarihi sorumluluğuyla karşı karşıya kalındığını vurgular. Kürt yaşamak istiyorsa bu saldırıya cevap vermeliydi. Önder Apo yaşama iradesi ve kararı olarak bu hamlenin hazırlandığını ve gerçekleştirildiğini söyler.
15 AĞUSTOS PKK’NİN VAR OLMA İRADESİNİ GÖSTERMESİYDİ
PKK’nin varlığı da düşmanın irade kırma saldırısına ve dayatılan mülteciliğe karşı mücadele etmesine bağlıydı. 15 Ağustos hamlesi Kürt halkının yaşama iradesini ortaya koyma olduğu gibi PKK’nin de var olma iradesini göstermesiydi. PKK, gerilla hamlesiyle ben var olacağım dedi. Halka ve şehitlere verdiği sözü yerine getiren bir parti olarak varlığını sürdürme kararı ve iradesi olarak 15 Ağustos hamlesini başlattı. Yoksa PKK birçok örgüt gibi silinip yok olacaktı. Zaten tarihteki büyük devrimci hareketler ve hamleler böyle tarihi dönemeçlerde verdikleri karar ve ortaya koydukları iradelerle var olmuşlardır. İşte PKK de onlarca yıldır böyle durumlarda verdiği kararlar ve yürüttüğü mücadelelerle bugünlere kadar güçlenerek varlığını sürdürmüştür.
15 Ağustos atılımı büyük bir savaş içine girmek anlamına geliyordu. Sürdürmek en az başlatmak kadar zordu. Önemli olan bu hamleyi sürdürmekti. Düşman üç günlük ömür biçiyordu. Artık tarihi görev; bu hamleyi sürdürmekti. Tarih boyu direnişleri bastırmada ustalaşmış faşist militarist güç karşısında ayakta kalmak da büyük irade ve yetenek istiyordu. Kendilerini ‘asker millet’ olarak tanımlayan bu soykırımcı güç karşısında onlardan daha fazla askerileşmiş ve kendini disipline etmiş bir gerilla gücü yaratmak gerekiyordu. İşte bu gerçeklik PKK’nin bir bütün olarak gerillalaşmış bir parti haline gelmesini gerektiriyordu. PKK gerillalaşacak, gerilla PKK’lileşecek; böylece düşman karşısında direnilip ayakta kalınacak ve büyük gelişmeler yaratılacaktı.
Peki 15 Ağustos Atılımı’nın gerçekleşmesinde PKK’nin çıkış felsefesi ile şekillenmesinin etkileri nelerdir?
PKK, Apocular ilk çıkışından itibaren fedai bir ruh ile şekillendi. İşte bu fedai ruhun soykırımcı faşist güruh karşısında yaşam ve mücadelenin her anında gerilla yaşamı, tarzı ve ruh haliyle kendini örgütlemesi ve mücadeleyi geliştirmesi gerekiyordu. Önder Apo bunu ‘24 saat gerillacılık’ olarak ifade etti. Nerede olursa olsun, hangi çalışma içinde olunursa olunsun 24 saat gerillacılık ruhu ve tarzı ile yaşanacak ve mücadele edilecekti. Başka türlü bu düşman karşısında ayakta kalmak ve mücadeleyi geliştirmek mümkün değildi. İşte Önder Apo 15 Ağustos hazırlık sürecinde, hamle aşaması ve sonrasında bu 24 saat gerillacılık yapma gerçeğini partinin yaşam ve mücadele gerçeği haline getirdi. Bu da sürekli olarak düşman üzerinde yoğunlaşma ve onu vurma anlamına geliyordu. 15 Ağustos hamlesi böyle bir anlayışla geliştiği gibi 15 Ağustos’la birlikte bu tamamen bir yaşam ve mücadele biçimi haline geldi. PKK’nin böyle bir gerilla hamlesi başlatması ve yenilmemesi nasıl sağlandı denilirse bu gerçekliğin çok iyi görülmesi ve anlaşılması gerekir.
15 Ağustos hamlesi Apocuların ve PKK’nin siyasi yaklaşımlarında da önemli gelişme, derinleşme ve dönüşüm yarattı. Bu da çok önemlidir. Zaten PKK’nin birçok örgüt gibi Avrupa’ya gitmemesi çok önemliydi. Ortadoğu’da üslenme Kürdistan’ın Ortadoğu ve dünya içindeki yerini daha da derinliğine anlama düzeyi ortaya çıkardı. Avrupa’da ya da başka bir yerde kalma ile Ortadoğu’da kalma arasındaki farkı en iyi PKK gerçeğinde, PKK’nin siyasal mücadelede gerçekleştirdiği başarıda görmek mümkündür. Ortadoğu’dan Kürdistan gerçeğine bakma ile Avrupa’dan Kürdistan gerçeğine bakma arasında fark vardır. Ya da esas olarak Avrupa’da kalınarak Kürdistan gerçekliği tam anlaşılamazdı, dolayısıyla da doğru ideolojik, siyasi ve askeri mücadele verilemezdi.
TÜRK DEVLETİNİ EN İYİ ÇÖZÜMLEYEN PARTİ PKK OLDU
15 Ağustos gerilla hamlesi aynı zamanda mücadeleyi yeni ve yüksek bir aşamaya taşımaktır. Bu düşmanla en sert mücadele içine girmektir. Bu durum düşmanı daha iyi tanıma yanında mücadelenin tüm boyutlarını anlamada da yeni durumlar ortaya çıkarmaktadır. Çünkü böyle bir sert mücadele düşmanı tümüyle harekete geçirdiği gibi, bu düşman ilişkileri ve bu mücadelenin başka engellerin ve düşmanların da açıkça görülmesini sağlar. Bu açıdan 15 Ağustos’la birlikte mücadelenin bölgesel ve uluslararası boyutları daha net görülmüştür. NATO daha önce örtülü olarak karşımızda dururken 15 Ağustos hamlesiyle birlikte açık bir biçimde karşımıza çıkmıştır. Bunun en somut örneği; Olof Palme cinayetinin PKK üzerine atılarak mücadelemizin haklılığı ve meşruiyetinin ortadan kaldırılmak istenmesi olmuştur. Yine örgüt içine uluslararası güçlerin el atmasıyla karşılaştık. NATO içinde Türkiye’yi kullanma ve kontrol etme görevi verilmiş Almanya’nın arkadaşlarımızı tutuklayarak terör örgütü üyeliğinden Duesseldorf duruşmaları yapması da bunun ifadesi olmaktadır.
Kuşkusuz PKK Türk devlet gerçekliğini en iyi çözümleyen parti olmuştur. Kürdistan’ın Ortadoğu’da yeri ve mücadelesinin karakterini de en kapsamlı koyan partidir. Parti Önderliğimizin bu konudaki değerlendirmeleri başından itibaren çarpıcıdır. Zaten bu doğru değerlendirmeler PKK’yi etkili mücadele eden bir örgüt haline getirmiş ve düşman karşısında başarılı kılmıştır. Yoksa Ortadoğu’da bir gün bile ayakta kalmak zordur. Ya başka güçlerin denetiminde bir örgüt haline gelinir; ya da kısa sürede tasfiye olunur. Bu akıbete uğramamak için düşman gerçekliğini, Ortadoğu’daki siyasi durumu, çeşitli güçlerin siyaset tarzını çok iyi anlamak, buna göre bir mücadele çizgisi ve tarzı yürütmek çok önemlidir.
Ortadoğu’da kalmak o güne kadar yaptığımız tüm değerlendirmeleri daha somut yaşamak anlamına geldiği gibi, gerilla hamlesiyle mücadelenin sadece düşman cephesini değil, bununla bağlantılı bölgesel ve uluslararası siyasi ilişkileri ve boyutunu da daha yakından görmeyi beraberinde getirmiştir. Böylece Kürt sorununun bölgesel ve uluslararası boyutu daha somut olarak görülmüştür. Artık sadece düşmanı tanımak ya da Kürdistan’ın bölge içindeki yerini bilmek yetmemektedir. Mücadeleyi bölgesel ve uluslararası olarak görüp buna denk bir siyasal yaklaşım ve mücadele içinde olmak, bunun gerektirdiği ilişki ve ittifakları geliştirmek çok önemli hale gelmiştir. Bu yönüyle de PKK, Önder Apo kişiliğinde Ortadoğu’nun siyasi tecrübesi ve etkisi en güçlü hareket haline gelmiştir. Kürdistan’da mücadele yürütmek ve başarılı olmak için; ideolojik olarak çağdaş bir ideoloji ile donanmak, siyasi olarak da geniş ufuklu düşünme içinde olmak gerektiği daha iyi anlaşılmıştır. Milliyetçiliğin dar bakışlarıyla Kürdistan’ın özgürlüğünün sağlanamayacağı; bu açıdan devrimci sosyalist bakışın Kürdistan’da özgür ve demokratik yaşama kavuşmak için olmazsa olmaz kabilinden olduğu görülmüştür. Bu açıdan dar milliyetçi bakıştan kurtulmak mücadeleyi geliştirmek ve özgür ve demokratik yaşama kavuşmak açısından çok önemliydi. Daha ilk çıkışta ilkel milliyetçi yaklaşımlar ile özgürlük mücadelesinin verilemeyeceği ve geliştirilemeyeceği söylenmişti. 15 Ağustos hamlesiyle mücadele bölgesel ve uluslararası boyut kazanınca bu daha iyi anlaşılmıştır.
15 Ağustos hamlesi, Kürt halkı açısından neden bir milattır?
Kuşkusuz önceleri de Türk devletinin Kürt soykırımında öncü olduğu vurgulanmıştır. Yine Ortadoğu’daki gericiliğin ayakta kalmasındaki belirleyici rolü ortaya konmuştu. 15 Ağustos hamlesiyle birlikte Türk devletinin Ortadoğu gericiliğinin merkezi, karargahı ve koruyan temel gücü olduğu tüm çıplaklığıyla ve somut haliyle gözlerimizin önüne gelmiştir. Sadece Kürt halkının özgürleşmesi açısından değil, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi açısından da Türkiye’deki soykırımcı sömürgeciliğin geriletilmesi, etkisizleştirilmesi ve yenilgiye uğratılmasının önemi görülmüştür. Özcesi 15 Ağustos hamlesi PKK’nin siyasi ufkunun genişlemesi ve güçlü bir siyasi karaktere kavuşmasında da önemli bir dönüm noktası olmuştur. Zaten her mücadelenin karakteri böyledir; öğretir ve güçlendirir.
Agit kişilinin atılımın gerçekleşmesinde, gerillanın kurumlaşmasındaki etkileri nelerdir?
15 Ağustos denilince özellikle komutan Agit gerçeğini, ruhunu ve tarzını anlamak çok önemlidir. Büyük komutan Mahsum Korkmaz’ın-Agit’in günlüğü okunduğunda neden büyük komutan olduğu anlaşılır. Gerilla mücadelesinin de ancak böyle bir komutan kişiliğiyle başarılı olacağı görülür. Bu açıdan sadece her gerillanın değil, her Kürt’ün bu genç ve büyük komutanın günlüğünü okuması gerekmektedir. Bir komutan işini nasıl ciddiye alır, nasıl disiplinli ve duyarlı çalışır, nasıl güçlü planlama yapar, nasıl başarıya kilitlenir bunları bu günlükte görmek mümkündür. Önder Apo, Agit’i değerlendirirken “bir söyledim, gitti yaptı” der. Böylece nasıl görev insanı olduğuna dikkat çeker. Komutan kişiliğinin nasıl olunması gerektiğini bir tek cümlede özetler. Komutan Agit kendisini sadece ve sadece Kürdistan’ın ve Kürt halkının özgürlüğüne kilitlemiştir. Tarihin, Kürt toplumsallığının ve Kürt evladı olmanın kendisine böyle bir görev verdiğinin bilincindedir. Verilen görevi başarmaktan başka bir düşüncesi, yoğunlaşması ve hedefi yoktur. Hedefe kilitlenmek budur. Gerilla komutanı olunacaksa; o zaman gerilla başarılı kılınacak ve düşmana karşı her zaman darbe vurma üzerinde yoğunlaşılacaktır.
Önder Apo 24 saat gerillacılık nasıl yapılır derken, bunun cevabı Agit kişiliği ve pratiğindedir. Agit kişiliği, duruşu ve yaşamı tam olarak bir gerilla savaşı komutanlığıdır. Önder Apo gerilla savaşı komutanlığına her zaman Agit’i örnek vermiştir. PKK’nin mücadelesinin ve gerilla tarzının daha büyük başarılar getireceğine inandığı için var olan sonuçları hiçbir zaman yeterli görmemiş, bu nedenle defalarca bu savaş komutanını arıyor, demiştir. Bununla, Kürdistan’da gerilla komutanı ölçülerinin yüksek olması ve büyük başarılara göz dikmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu nedenle her zaman Agit yanında Kemal Pir kişiliğini de örnek vermiştir. Gerçekten de Kemal Pir kişiliği 1000 gerillayı 100 bin gerilla gücünde savaştıracak ve sonuç alacak bir komuta kişiliğiydi. Zaten Önder Apo tarafından daha 1980 yılında Kürdistan’da yaygın gerilla mücadelesi ile görevlendirilmiş, ancak talihsiz bir şekilde erkenden yakalanmıştı. Kemal Pir yakalanmasaydı mutlaka gerilla mücadelesi daha erkenden başlar ve seyri farklı olurdu. Mücadeleci ve gerilla komutanı olma kişiliği olan Kemal Pir daha 1982 yılında ölüm orucunda şehadete giderken arkadaş dediği Önder Apo ile Mahsum Korkmaz’ın gerilla mücadelesini başlatacağını ve geliştireceğini söylemiştir. Daha cezaevindeyken 1982 yılında Agit’e böyle bir tarihsel rol biçmesi çok önemli bir kişilik tanıması ve öngörüsüdür. Bu açıdan Agit kişiliğinin daha iyi öğrenilmesine ihtiyaç vardır. Her komutan ve her savaşçının Agit kişiliğinden öğreneceği çok şey vardır.
GERİLLA MÜCADELEMİZİN TÜM DOĞRU TARZINI VE KİŞİLİĞİNİ ANLAMAK İÇİN AGİT’İ ANLAMALIYIZ
Kuşkusuz Agit’ten sonra da birçok gerilla komutanı bu mücadeleyi geliştirmiş, gerilla mücadelesinin bugünlere gelmesinde büyük emekleri olmuştur. Şehit her gerilla komutanından öğrenilecek çok şeyler vardır. Bu komutanlarımızın özellikleri parti literatürümüzde önemli düzeyde işlenmiştir. Gerilla mücadelemiz Agit yoldaşın şehadetinden sonra da büyük gelişmeler göstermiş, o günden bugüne büyük bir gerilla mücadelesi deneyimi ortaya çıkmıştır. Bu açıdan Agit’i doğru temsil etmek aynı zamanda Agit çizgisinde komutanlık yapıp şehit düşen komutanlarımızdaki tüm özellikleri de temsil etmekle olur. Agit’i temsil etmek, tüm gerilla mücadelemizi bilmek, Agit kişiliğinin ve komutan tarzının nasıl geliştiğini görmekle mümkündür. Ancak gerilla mücadelemizin tüm doğru tarzını ve kişiliğini anlamak için Agit’i anlamak gerekir. Agit’i anlamdan gerilla komutan özelliği ve mücadelesi anlaşılamaz. Agit gerilla mücadelesinin soy damarı ve kök hücresidir. Gerilla komutanlığının tüm olumlu yanları ve boyutları Agit’in komuta kişiliğinde çok özlü ve yalın biçimde vardır. Çünkü gerillayı başarılı biçimde bu tarzı başlatmış ve gerillacılığın nasıl olacağını pratiğiyle kanıtlamıştır.
Günümüzde Agit komutanlığının ve gerillacılığının temsili önemlidir. Hiçbir imkan yokken, daha doğrusu her konuda imkansızlıklar çok fazlasıyla varken bir gerilla hamlesi başlatmıştır. Demek ki gerilla imkan aramaz, hatta imkansızlığı kendisinin varlık gerekçesi olarak görür. Gerilla; küçük bir gücün büyük bir güce, imkanı olan bir güce karşı başarı tarzı ve yöntemidir. Agit komuta kişiliği, imkansızlıklar içinde küçük bir gücün büyük bir gücü yenilgiye uğratacağının inancı ve bunun pratiğinin ortaya konulmasıdır. Şimdi neredeyse imkan olmazsa şu bu mücadele olmaz, şu bu eylem yapılmaz gibi anlayışlar görülmektedir. Bu aslında kapitalist modernitenin maddiyatçılığının, pozitivizminin, olguculuğunun inanç ve ütopyadan yoksun gerçekçiliğinin sonucudur. Bu tür anlayışlar verili olanlara ve somuta teslim olur. Agit komutan kişiliği ise verili olana değil, düşmana güncelliği içinde değil, tarihselliği ve toplumsal gerçekliği, daha doğrusu çürümüşlüğü ve yıkılmaya mahkum özellikleri çerçevesinde bakan komuta kişiliğidir. 15 Ağustos 1984 düşmanın kendisini en güçlü gördüğü, Kürt’ü ve PKK’yi ise en güçsüz gördüğü dönemdir. Zaten bırakalım düşmanı, Kürtlerin önemli bir kısmı, hatta PKK’nin dostları bile bu hamlenin olacağına ve ayakta kalacağına inanmamıştır. Zaten devrimciler ve tarihi kişilikler başkalarının inanmadığına inananlar ve yerine getirenlerdir.
Günümüzde de düşman tüm imkanlarını kullanarak saldırmakta, gerillayı ve özgürlük mücadelesini ezmek istemektedir. Bu iddiasını da her gün dillendirmektedir. İşte böyle bir düşman karşısında tam da Agit komutan kişiliğini ortaya koyma zamanıdır. Bırakalım imkansızlığı birçok imkanın bulunduğu günümüzde düşmana büyük darbeler vurma ve yenilgiye uğratma komuta ve savaşçı tarzını pratikte ortaya koymak gerekmektedir. Heftanin’de gösterilen direniş iradesi ve ruhunu daha da güçlendirme, düşmanın Kürt’ü soykırıma uğratma saldırısına Kürt’ün var olacağını güçlü biçimde bu düşmana gösterme zamanıdır. Agit’i temsil etmek, yaşatmak böyle gerçekleşir. Agit’in komutan ruhu ve gerilla tarzı yenilmez ve zafere kilitlenmiş tarzdır. Hem de bunu imkansızlıklar içinde başarma tarzıdır. İmkanların fazla olduğu günümüzde bunu daha fazla gerçekleştireceğimiz kesindir. Zaten gerilla saldırılar karşısında fedaice direnerek Agit çizgisinde yürüyeceğini ortaya koymaktadır. Gerilla direnişi Agit’in izinde kesintisiz sürdürülecek ve mutlaka amaçlarına ulaşarak başarılı olacaktır.
Büyük komutan Agit ve tüm şehitlerimiz PKK’de yoldaşlık gerçeğinin ne olduğunu ortaya koymuşlardır. Yoldaşlık Önder Apo’nun vurguladığı gibi bir hakikate bağlılık ilişkisidir. İdeolojik ve siyasi içeriklidir. Büyük inanç ve ütopya içeriklidir. Büyük değerler etrafında birleşme gerçekliğidir. Bir siperde düşmana karşı omuz omuza verme savaşçılığıdır. En başta da arkadaşını düşünme ve onu yüceltme gerçeğidir. Yoldaşlık, ilk önce arkadaşımız demede kendisini ifade bulur. Çünkü yoldaşlık ideolojik ve amaç birlikteliğidir. İdeolojik ve siyasi temelde bir hakikate bağlanma arkadaşlığıdır. Şehitlerimiz, yoldaşlığı yaşamlarıyla ortaya koymuşlardır. PKK’de yoldaşlığın güçlü olması böyle on binlerce şehit gerçeğine dayanmaktadır.
Kuşkusuz 15 Ağustos denildiğinde en başta da şehitlik kavramına doğru anlam vermek ve bu şehitlerimize layık olmak akla gelir. Şehitlere değer vermeden, onların amaçlarına ve özlemlerine sahip çıkmadan şehitlere bağlılık ve sahip çıkma olamaz. PKK, şehitlere bağlılık temelinde mücadeleyi geliştirmiştir ve bugünlere ulaşmıştır. Her şehit mücadeleyi geliştirme gerekçesidir. Şehitler devrimci mücadeleyi geliştirme ve dönemsel hamleler yapma gerekçesidir. Şehitliğin PKK’de anlamı budur. İlk şehitler yaşandığında Apocular bu düşünce için yaşamını yitirenler olmuştur; artık bu düşünce, peşinde yürünmesi ve başarılması gereken bir dava haline gelmiştir, demişlerdir. Şehitlerin özlemini gerçekleştirmek için mücadeleyi geliştirmişlerdir. Haki Karer’in şehadeti partileşmeye götürmüştür. Halil Çavgun’un şehadeti işbirlikçilere karşı mücadele hamlesi yapılmıştır. 14 Temmuz şehitleri 15 Ağustos hamlesinin gerekçesi olmuştur. Komutan Agit’in şehadeti gerilla ordulaşmasına gerekçe yapılmıştır. Gülnaz Karataş’ın şehadeti kadın ordulaşması haline getirilmiştir. Berivan ve Kamuran arkadaşların şehadeti serhıldanlara dönüşmüştür. Uluslararası komploya karşı Halil Oral’ın şehadeti Önder Apo etrafında ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ ateşten barikatı haline gelmiştir. Arin Mirkan’ın direnişi Önder Apo çizgisinde Kobanê’nin kurtarılması ve Rojava Devriminin geliştirilmesi gerçeği haline getirilmiştir.
PKK, şehitlerin bayrağını dalgalandırma ve amaçlarını geliştirme gerçeğidir. Bu nedenle PKK çizgisinde yürütülen bir mücadele yenilmez. Çünkü şehitlere bağlılık temelinde mücadele koşullar ne kadar zor olursa olsun, bedeli ne olursa olsun sürdürülür. Şehitler gerçeğine böyle bakan bir hareketin ve halkın mücadelesi de engellenemez. Dolayısıyla şehitlik gerçeği temelinde PKK’nin öncülük ettiği mücadele gelişecek ve mutlaka öngördüğü amaçlara ulaşacaktır. Bu temelde komutan Agit şahsında tüm şehit gerilla komutanlarını ve gerillaları minnet ve saygıyla anıyorum. Onların özlemleri sahiplenilecek, özgür Kürdistan ve demokratik Ortadoğu gerçekleştirilecektir.
Kaynak: ANF