Kalkan: AKP-MHP faşizmini yenilgiye uğratacak çizgi, 15 Ağustos Atılım çizgisidir

HABER MERKEZİ – 15 Ağustos Atılımı’nın 36. yıldönümüne ilişkin konuşan PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, “37. yılında Agit çizgisinde 15 Ağustos Atılım ve zafer ruhuyla hareket ve halk olarak daha güçlü savaşıp, daha büyük kazanacağımızı belirtiyorum. 36 yıldır Mahsum Korkmaz komutasında bir öz savunma gücü, gerilla ordusu örgütlendirildi, tarihin en anlamlı gerilla savaşlarından birisi verildi, Agit yoldaş bu savaşta yaşadı. Bu savaş özgür Kürdistan’ı var etti bundan sonra da gelişecek, var olacak gerçeklik Özgür Kürdistan gerçekliğidir” dedi.

Yeni Özgür Politika’nın sorularını PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan’ın söyleşisinin 3. bölümü şöyle:

15 Ağustos Gerilla Atılımı’nın 36. yıldönümü vesilesiyle Komutan Agit için neler söylenebilir? Nasıl bir karaktere sahipti?

Evet, 15 Ağustos Komuta çizgisi önemli, Agit komuta çizgisi önemli, Zilan komuta çizgisi önemli, 15 Ağustos kahramanlık atılım sürecinin temel komuta çizgisini veriyor, bunlar Önder Apo’nun temsil ettiği Önderlik çizgisinin, komuta çizgisinin gerilla savaşında somutlaştırılmasını ifade ediyorlar. Böyle görmek, anlamak gerekli, bu çerçevede baktığımızda 15 Ağustos Atılımı’nın gerillada somutlaşan savaş çizgisi kadar bir komuta çizgisi de olduğu kesin bir biçimde ortaya çıkıyor, bunun bilinmesi, iyi anlaşılması gerekli.

Bu çizgiye daha sonra küçük burjuva orta yolculuğu, pasifizmi dayatıldı. Bir yandan, liberalize edilmeye çalışıldı, diğer yandan işbirlikçilik-çetecilik dayatıldı, eşkiyalaştırılmaya çalışıldı. Dolayısıyla 15 Ağustos özgürlük savaşçılığı ve komutanlığı çizgisi bozulmaya çalışıldı, düşman PKK’yi ve gerillayı ezmek için dıştan saldırdığı kadar, gerillayı içten bozup, çizgisini saptırıp etkisiz kılmak, tasfiye edebilmek için de saldırılar yürüttü. Bunları iyi bilmemiz gerekli.

Bu temelde tabi Agit ve Zilan komuta çizgisinin doğru anlaşılması çok önemli ve anlamlı olmaktadır. Çünkü bugün de başarı kazandıran çizgi kesinlikle bu çizgi, hareket ve halk olarak, Agit ve Zilan komutasında savaşıyoruz, bütün gerillamız, öz savunmamız, böyle bir çizgiyi temsil ediyor. Dikkat edilirse AKP-MHP faşizmi 12 Eylül faşist askeri rejimini aratmayacak cinstendir, hatta 12 Eylül çizgisini çok daha saldırgan, katliamcı, vahşi, insanlık dışı yöntemlerle uyguluyor. O nedenle de nasıl ki 12 Eylül faşist askeri darbesini, yenilgiye uğratan direnme çizgisi, zindan direnişi idi, onun dağa taşınması olan 15 Ağustos gerilla çizgisi idi, onun komuta ve savaş çizgisi idiyse; bugün de AKP-MHP faşizmini yenilgiye uğratacak tek doğru komuta ve savaş çizgisi 15 Ağustos Atılım çizgisidir. 14 Temmuz direniş çizgisidir. Bunun böyle bilinmesi lazım.

Buna bir de direniş içerisinde 30 Haziran fedai çizgisi eklendi. Kadın gerillacılığı, kadın direnişçiliği, geliştirildi, böylece çizgi tamamlandı, bütünleştirildi. Her koşulda her yerde uygulanabilir ve zafer kazanabilir hale getirildi. Şimdi Agit ve Zilan kişiliklerinin anlaşılabilmesi önemli. Özelliklerinin anlaşılması önemli, bunların, bu kişiliklerin bilinç düzeyleri, anlama düzeyleri, varlıkları, inançları, yurtseverlikleri, iradeleri sorgulanmalı ve bu temelde doğru anlaşılmalı. Bu konularda zayıflıklar var, böyle adlar söyleniyor, geçiliyor; kendine Agit ve Zilan adı takıyor, zannediyor ‘Agit oldum, Zilan oldum’ öyle değil. O ölçüleri ve özellikleri edinip, o kişiliklerin gereklerine göre yaşamak, o isimleri almayı ifade eder, başka türlüsü bir kendi kandırmadır.

Yani şimdi bu çizgi açısından neyi diyebiliriz? Oldukça somutlaşan, tarih bilinci kadar gelecek inancını da tutkusunu da kendi içinde taşıyan, son derece mütevazı, cesur, fedakar, başkasından bekleyen değil, zoru kendisi üstlenen bir duruşu ifade ediyorlar. Yani yüzlerce savaşçı vardı, herkes gerillacılık yapmak istiyordu ama örneğin Mahsum Korkmaz (Agit) kişiliği biraz farklıydı, öyle gösterişçi bir kişilik değildi, öyle bir ortamda bazıları hep kendilerini gösterirler. Öyle değildi ama sorunlara çözüm bulan, zorlukları yenen, böyle hep yaşamın yaratıcısı, sorunların çözümleyicisi olan bir duruşu vardı. Buna göre yaşıyordu, bu temelde yaşıyordu. Yani öyle zamanı boşa geçirmiyordu, gösteriş, biçim düşkünü değildi, rastgele hareket etmiyordu, amaçtan kopuk yaşamıyordu, hep okuyordu, inceliyordu, tartışıyordu, anlamaya çalışıyordu, yaşama sorumlu yaklaşıyordu, yaşamın bütün işlerini yapıyordu, başkasına bırakan, ondan bekleyen, ya da hep emredip, başkasına yaptıran değildi. Komuta hem savaşçı hem komuta olmadır hem kendisi yapmalı hem başkasına yaptırmadır. Ne başkasının işini kendi üzerine alan, ne de kendi işini başkasına yükleyen değildir; o nedenle iş yaptırdığı kadar, başkasını da eğiten, yaşama bağlayan, örgütleyen, geliştiren bir özelliğe sahip. O nedenle çok sevilen ve tutulan biriydi. Mesela herkes Agit arkadaşın birliğinde olmak istiyordu. Herkes Agit arkadaşla birlikte savaşmak istiyordu. Niye? Çünkü iş yapıyordu, yeni şeyler yapıyordu, yeni şeyler yapmaya cesaret ediyordu, dolayısıyla insanlara bir şeyler öğretiyordu; sözüyle değil, yaşamda, mücadelede yaptıklarıyla öğretiyordu. Çok konuşmazdı mesela, çok konuşan, çok propagandacı değildi, ama oldukça iyi ifade ediyordu kendisini. Tartışmalara katılıyordu, iyi bir tartışmacıydı, görüşlerini savunuyordu. Ama öyle boş sohbetçi, her şeyi konuşarak çözen değil, yaşamıyla da duruşuyla da davranışıyla da insanları etkileyen, çözendi. Çekim gücü olan bir arkadaştı.

‘AGİT ARKADAŞ BİR ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISIYDI’

Bunu bilmek gerekli, aklın gücünü kullanıyordu, bir şeyi yoktu, işte o zaman Önder Apo ‘en büyük teknik insandır’ dedi, o da aklın gücüyle olur. İşte Agit yoldaş, aklın gücünü kullanıyordu, yani daha çok anlamaya çalışıyordu, doğru yaşamın bu olduğuna inanmıştı. Bu çizgide mücadele edilirse, başarının, zaferin geleceğine yürekten inanmıştı. Dolayısıyla Önderlik çizgisine tümüyle katılmış, bağlanmıştı. Ondan sonrası 24 saat aklın gücünü kullanarak, o çizginin gereklerine göre yaşamak ve çalışmaktı. Ona göre yaşıyordu, çalışıyordu. Sorumluluk üstlenmişti, görev üstlenmişti, görevini yapıyordu, görevsiz kalmıyordu, yetki peşinde değildi, mesele bir yerde bir tanesi komutansa kendisi savaşçıydı; komutanlık kendisine düşüyorsa komutan kendisiydi. Hangi düzeydi komutanlık düşüyorsa, oydu. Yani rütbesi şudur ne aşağı iner ne yukarı çıkar gibi bir yetkiciliği yoktu. Bürokratizmi, şematizmi yoktu. Bir özgürlük savaşçısı, son derece samimi, mütevazı, bildiğini ve yaptığını, imkânlarını yoldaşlarıyla paylaşan, kendisini geliştirdiği kadar yoldaşlarını da geliştirmeye çalışan, iş öncüsüydü, görev öncüsüydü, çalışma öncüsüydü. Agit komutanlığı, iş yapma komutanlığıydı. İş yapma ve yaptırma komutanlığıydı, daha sonra bu çetecilik, hep uzaktan kumandayla iş yaptırmaya, emre, bürokratizme, yetkiciliğe bağlamaya kalktılar. Bozuldu bu çizgi.

Aslında PKK’nin, PKK militanlığının esası, özü buydu, ölçüleri böyle oluşuyordu. Agit kişiliğinde bunun gerilla savaşçılığı ve komutanlığı olarak somutlaşması gerçekten ileri düzeyde ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla şöyle görmek lazım: O da bir insandı, zorlukları vardı, zayıflıkları vardı, onun da önünde başka imkânları vardı. Başka imkânlarını elinin tersiyle itti, zorluklara ve engellere karşı mücadele etmeyi esas aldı. Böyle bir kararlılıkla, cesaretle davrandı. Bir insan olarak anlayıp, işin gereklerini yerine getirmeyi öngördü. 24 saat düşmanı anlamaya, düşmanı tanımaya, imkânlarını görmeye, böyle bir durumda düşmanı nasıl boşa çıkartır, kendini nasıl yaşatır ve gelişme sağlarım diye sürekli yoğunlaşıyordu. Düşman denetimine girmedi, hep düşman denetiminden çıkarak özgür yaşadı, düşmanı denetim altına alıp, zayıf anında bulunca vurmayı öngördü. Böylece düşmana darbe üstüne darbe vuran bir özgürlük savaşçısı ve gerilla komutanı haline geldi. 15 Ağustos’un komuta çizgisi, Agit komuta çizgisi kesinlikle böyle oluşuyor. Dolayısıyla ben yurtsever olacağım, devrimci olacağım, Kürdistan’da özgür yaşayacağım, hele hele özgürlük savaşçısı olacağım diyen herkes bu çizgiyi anlamak, özümsemek, onun özellikleriyle kendini donatmak ve ona göre hareket etmek zorunda. Çünkü başka bir özgürlük savaşçılığı çizgisi yoktur.

Atılımın ölümsüz komutanı Agit hangi süreçlerden geçti, nasıl şehit düştü? Etkileri neler oldu?

Agit arkadaş, aslen Silvanlı, sonradan Batman’a taşınmışlardı. Lisede öğrenciyken katıldı. Hareketten ilk Mazlum arkadaş ile tanıştı. Mazlum arkadaşın Batman’da çalıştığı dönemde katıldı. Batman’daki devrimci gruplaşma sürecinde faşistlerle, gerici çevrelerle olan çatışmalarda, kavgalarda yer aldı. Sakinliği, samimiyeti, becerisi, cesaretiyle öne çıktı, dikkat çekti. El attığı işi başarıyordu, çünkü tüm gücüyle işi üzerinde yoğunlaşıyordu. Nasıl başarılı olursa öyle yapıyordu. Öyle dogmatik illa şöyle olacak diye kendisini bir kalıba sokmuyordu. Daha sonra kısa bir süre Siverek mücadelesine katılmaya da gitti, ardından çok kalmadan yurtdışına çıkan ilk grupta oldu. 79 Eylül’ünde, 79-80 kışında, Lübnan’da, Filistin kamplarında, gerilla eğitimi gördü, Kemal Pir sorumluluğunda yürütülen askeri çalışmaların içerisinde yer aldı. 80 Mayıs sonunda Kuzey Kürdistan’a döndü, Botan sahasına, Siirt alanına geçti, bir grup arkadaş ile Kemal Pir ve kendisi Botan saha komutanlığını örgütlemek, genel Kürdistan’daki gerilla direnişine komuta etmek göreviyle görevli kılınmışlardı. O temelde alana geçti. Talihsiz bir şekilde Ağustos başında Kemal Pir yoldaş yakalandı, kendisi de oradan yaralı kurtuldu, uzun bir süre tedavi gördü, zaten o süreçte 12 Eylül 1980 darbesi oldu, darbeden sonra tekrar Lübnan, Filistin sahasına çıktı. 80-81 kışında eğitim kamplarında kaldı, 81 Temmuz’unda 1. Konferansa katıldı, konferans sonrası ülkeye dönecek grubu hazırlayan, yönetim içerisinde yer aldı. Kapsamlı bir ideolojik-askeri eğitim çalışması yürütüldü. Bu çalışmalara aktif katıldı. Hem teorik olarak hem pratik olarak hem de eğitmen olarak önemli bir askeri tecrübesi oluşmuştu; okumuş, incelemiş askeri teoriyi, bilimi öğrenmişti. Yetileri iyiydi, judocuydu, yakın dövüşü biliyordu, dolayısıyla birçok bakımdan eğitime öncülük etti, komuta etti.

Önderlik eğitim bittikten sonra var olan hazırlıkları yeterli görmedi, yine var olan gelişmeleri, siyasi-askeri gelişmeleri de dönüş için uygun görmedi, biraz daha hazırlık çalışmalarını uzatmaya karar verdi. Eğitim grubunu tekrar Lübnan sahasında, Filistin kamplarına eğitimlerini derinleştirmeleri için dağıttı, içlerinden küçük bir grubu, Başur ve Rojhılat alanlarına gönderildi.

Yani bütün hazırlanan gerilla gücünü göndermedi ama onları temsilen 3 kişilik bir grup gönderdi, bu grubun başında Agit arkadaş vardı. Agit arkadaşı bu eğitimden sonra ülke çalışmaları ile görevlendirdi, zaten Başur ve Rojhilat alanlarında, pratik gerilla hazırlıklarını Mehmet Karasungur yönetimindeki bir grup arkadaş yürütüyordu. Agit arkadaşı da Karasungur arkadaş ile sorumlu olmak üzere Başur ve Rojhilat’taki gerilla hazırlık çalışmalarının yürütülmesi ile görevlendirdi. Yeni görevler koydu, hazırlık olsun, her an gerilla gelişi başlayabilir, ona hazırlıklı olsun diye görevlendirdi ve gönderdi. 81’in Kasım’ında Başur ve Rojhilat’a döndü ve 82’de o alanda kaldı, bu iki parçada sınır üzerinde gerillanın pratik hazırlık çalışmalarını yürüttü. 82 sonundan itibaren gerilla dönüşü Karasungur ve Agit arkadaşın, yaptığı hazırlıklar üzerine oldu. Onlar bütün hazırlıkları yapmışlardı, 83 Nisanı’nda Lolan’daki yönetim toplantısı ve planlama çalışmalarına katıldı. Ardından gerilla gruplarının ülkeye görevlendiren yönetim birimi içinde yer aldı ve 83 Mayıs sonundaki operasyona kadar bu çalışmaları yürüttü.

Düşman ilk sınır dışı operasyonunu 25 Mayıs’ta Habur’un doğusunda yapınca, Heftanin’e geçti, Heftanin kampını oluşturdu ve oradan Botan’a geçerek, operasyona karşı Botan’dan direnmek ve direnişi geliştirmek istedi. Fakat operasyon o kadar sürmedi, direniş içinde bir hazırlık yoktu. 83 boyunca Botan’dan Siirt’e kadar Şırnak-Siirt alanında bütün sahaları gezdi, gerilla gruplarını gördü, pratikte hazırlık çalışmalarını yürüttü, 83 sonunda tekrar Heftanin’e geçti. 83-84 kışında Heftanin’de kaldı. 84 baharında merkez komite toplantısının kararları doğrultusunda Uludere-Şırnak hattında askeri eylemler geliştirmek üzere görev aldı. Ardından 14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliği’nin komutanı olarak görevlendirilerek, Eruh eylemini ve Botan’da gerilla mücadelesini yürütmekle görevlendirildi. 15 Ağustos 1984’ten 15 Kasım 84’e kadar 3 ay öyle bir savaş yürüttü, ‘ilk kurşun’u atan birliğin komutanı oldu. Tekrar 84 Aralık’ının sonunda Önderlik sahasına geçti. 84-85 kışında Önder Apo ile gelişmeleri değerlendirdi, Önderlik talimatlarını aldı 85 Nisan’ında tekrar ülkeye döndü. Botan’a geçti 85’te Botan direnişine komuta etti, 85 sonunda yönetim 3. Kongre’ye karar verince, kendisi Önderlik sahasından yeni geldiği için, Botan’a geçti. Eğer fırsat olursa sınırdan, Önderlik sahasına geçip, kongreye katılacaktı, fırsat olmazsa Botan’da kalacaktı. Hem Botan’da hem de ülkedeki savaşa komuta edecekti.

Yani HRK’nin komutanı olarak hem Botan hem HRK komutanı olarak 85 Aralık’ında tekrar Botan’a geçti. Kışın Gabar’da kaldı. 86 baharında Gabar’da düşmana karşı askeri eylemler geliştirdi. Bu eylemleri yapıp yeni direniş yılını başlatarak, bir grup ile Heftanin’e gelip 3. Kongre sonuçlarını öğrenmek istiyordu. Böylece eylemleri gerçekleştirdikten sonra o grup ile Gabar’dan çıkıp Heftanin’e gelmek istedi. Gabar’dan çıkmak isterken, operasyonda olan düşmanın pususuna düştü ve o pusuda şehit düştü. Düşman her halde biliyordu, biraz özel takip vardı, fakat Agit arkadaş da düşmanı takip ediyordu.

Aslında yağış ve karanlık nedeniyle o alandan gidildiği söylendi, gittikleri alandan geçmemeleri gerekiyordu. Fakat kuryeler mi yanıldılar, şaşırdılar tam netleştirilemedi. Fakat boğazdan geçerken düşman ile çatışmaya girildi, orada, 28 Mart 1986 yılının gecesi şehit düştü. Düşman şahadeti üzerine yoğun propagandalar yaptı. Hareket üzerinde son derece etkisi oldu. 3. Kongre tamamen Agit arkadaşın çizgisinde geçti, Mahsum Korkmaz akademisinin açılmasına karar verildi, 1 yıl içerisinde Agit arkadaşın anısına bölükler düzeyinde hareket edecek bir gerilla konumuna ulaşmayı kararlaştırdı. Parti bir yıl içerisinde gerilla takımlarından gerilla bölüklerine ulaşan bir düzeyi kat etmeyi kararlaştırdı ve onu gerçekleştirdi de. Tümüyle ARGK’nin kuruluşu, Agit arkadaşın komuta çizgisinin somutlaştırılması üzerine oldu. Mahsum Korkmaz Akademisi zaten bu komuta ve savaş çizgisini kadın-erkek tüm gerilla güçlerine öğretmek, özümsetmek üzerine kuruldu.

Bu 36. yıl dönümünde büyük atılımın, Önder Apo’nun, yoldaşların, halkımızın, dostlarımızın, 15 Ağustos diriliş ve direniş bayramlarını, gerilla bayramlarını kutluyorum. Ölümsüz komutanımız Mahsum Korkmaz yoldaşın şahsında bu kahramanlık atılımının tüm şehitlerini, saygı ve minnetle anıyorum. 37. yılında Agit çizgisinde 15 Ağustos Atılım ve zafer ruhuyla hareket ve halk olarak daha güçlü savaşıp, daha büyük kazanacağımızı belirtiyorum. 36 yıldır Mahsum Korkmaz komutasında bir öz savunma gücü, gerilla ordusu örgütlendirildi, tarihin en anlamlı gerilla savaşlarından birisi verildi, Agit yoldaş bu savaşta yaşadı. Bu savaş özgür Kürdistan’ı var etti bundan sonra da gelişecek, var olacak gerçeklik Özgür Kürdistan gerçekliğidir. Agit yoldaş ve onun takipçileri tüm kahraman şehitlerimiz böyle bir özgür Kürdistan’da her zaman yaşayacaklar.