Çelê Eylemi Gerilla Başarısının Bir Kanıtıdır – 1
HABER MERKEZİ – 18-19 Ekim 2011 tarihleri arasında Şehit Çiçek Devrimci Operasyonu olarak tanımlanan Çukurca eylemi Apo’cu saldırı ruhu ve keskin vuruş tarzı ile yapılan başarılı bir eylemdir. Bilindiği gibi 2011 yılı içerisinde mücadelemiz açısından önemli gelişmeler yaşandı. 12 Haziran seçimlerinde Kürt halkı büyük bir irade ortaya koyarak, tercihini Önderliğimizden ve hareketimizden yana yaptığını açıkça beyan etti. Bunu hazmetmeyen AKP iktidarı halkımızın ortaya çıkardığı iradeyi görmezden gelip, seçimlerden sonra hareketimize karşı bir tasfiye ve imha konseptini ortaya koydu. Bütün bunlara rağmen Kürt sorunun demokratik çözümü için büyük emekler sarf eden, büyük zorluklara göğüs geren, büyük saldırılara, tecrit-izolasyon uygulamalarına maruz kalan Önderliğimiz, çözümün gelişmesi için demokratik çözüm protokollerini hazırladı. Hazırlanan bu protokoller devlet heyetleri ile Önderlik arasında yapılan görüşmelerin sonuçları idi. Ama seçimlerde Kürt halkının ortaya koyduğu iradeye karşı AKP’nin çözüm protokollerini görmezden gelme istemi 12 Haziran seçimlerinden sonra yeni bir süreci başlattı. Türk devleti sömürgeci güçlerle birlikte bazı ittifaklar geliştirerek hareketimizi tasfiye etmek için bazı yönelimlerde bulundu ve bu yönelimleri yıl boyunca devam etti. Her şeyden önce demokratik çözüm protokollerine karşı hareketimize silah bırakmayı ve teslimiyeti dayattı. Yine halkımıza karşı uygulanan soykırımı politikaları ile halkımızın iradesini kırmaya çalıştı ve bu temelde tehlikeli bir saldırı konseptini devreye koydu. Bu saldırı konsepti tabi ki başta her şeyden önce Önderliğimize yönelikti. Bilindiği gibi Önderliğimiz halkımız ve hareketimiz için yaşam ve barış gerekçemizdir. Önderliğimize yönelik saldırılar seçimlerden sonra daha da arttı. Aylarca görüşme yaptırılmadı, Önderliğimize yönelik karalama politikaları başlatıldı. Psikolojik ve özel savaş yöntemleri devreye sokuldu ve bu şekilde Önderliğimize yönelik saldırılarla esasen hareketimiz perspektifsiz kılınmak, halkımız perspektifsiz kılınmak istendi. Bu temelde adeta çözümü değil de savaşı dayatanın Önderliğimiz olduğu imajı yaratılmaya çalışıldı. Hâlbuki 93’den bu yana Kürt sorunun çözümü için en fazla emek sarf eden, çaba sarf eden Önderliğimizdir. Aslında bütün kamuoyu da, halkımız da bunu iyi bilmektedir. Fakat AKP bunu çok farklı yansıtmaya çalıştı. Adeta Önderliği çözümün önünde engel olarak yansıtmaya çalıştı. Ama bunlar gerçek dışı yaklaşımlardı. Bundan dolayı hem kamuoyunda hem halkımız nezdinde Önderliğimizi karalamaya yönelik yoğun saldırılarda bulundular. Hiçbir ahlakla bağdaşmayan bazı yönelimler içerisinde bulundular. Önderliğimize karşı dünyada eşi benzeri görülmemiş bir muamele yürütüldü. Fakat Önderliğimiz tüm bunlara karşı bir direniş sergiledi ve geri adım atmadı, mücadeleden taviz vermedi. Halkımıza dönük saldırılar yıl içerisinde de devam etti.
Özellikle seçimlerden sonra Türk devletinin, AKP hükümetinin Kürt halkının iradesini görmesi gerekirken adeta bunu görmezden gelip, Kürdistan’da kaybetmenin öfkesi ile intikam alırcasına halkımıza yönelik çok büyük operasyonlar düzenledi. Kürt halkının iradesini temsil eden seçilmişlere yönelik çok büyük tutuklamalar gerçekleştirildi. Yüzlerce, hatta binlerce yurtsever insanı, Kürt halkının iradesi ile seçilmiş insanı zindanlara tıktı, gözaltına aldı. Bunları protesto eden halkımıza, demokratik haklarını serhildanlar biçiminde yansıtan halkımıza dönük katliam provaları yapıldı. Birçok yerde gencecik insanlarımız katledildi. Bu şekilde aslında AKP hükümeti, Fetullah Gülen cemaati halkımıza dönük soykırım politikasını 2011 yılında zirveye çıkarmaya çalıştı. Halk adına seçilmiş hiçbir insanı bırakmadı. Yine hareketimize karşı her türlü saldırıyı yaptı. Özellikle Türk ordusu ileri teknoloji kullanarak gerillayı etkisizleştirmek için, imha etmek için her yolu denedi. Bunu sadece kuzeyde yapmadı, bunu sadece güneyde yapmadı. Doğuda İran’la ittifak kurarak Kandil’e dönük operasyon başlattı. Yine 17 Ağustos’tan sonra Medya Savunma Alanlarına yönelik yüksek teknolojiye dayanarak yoğun hava saldırıları düzenledi. Türk devletinin ve AKP hükümetinin bu tasfiye konseptine karşı başta Önderliğimiz, halkımız ve gerilla güçlerimiz büyük bir direnişin içerisinde oldu. Yılın başından bu yana Önderliğimiz geri adım atmadı, mücadelesinde her zaman büyük bir direniş sergiledi. Her türlü saldırıyı göze alarak direnişini devam ettirdi. Halkımız tüm saldırılara rağmen kendi sistemini, demokratik özerklik sistemini inşa çalışmalarını yürüttü. Her ne kadar halkımıza dönük saldırı, tutuklama furyası devam ettiyse de, halkımız büyük bir mücadele ruhuyla adeta AKP’nin bütün oyunlarını boşa çıkarırcasına bir mücadele içerisinde oldu. Bütün bu saldırılara karşı yediden yetmişe tüm halkımız direniş tutumu içerisinde oldu. Kürdistan’ın her yerinde buna dönük direnişler geliştirildi. Yine gerilla cephesinde yılın başından bu yana gerilla büyük bir direniş içerisinde oldu. 2011 yılı mücadelemiz açısından çok yoğun geçen bir yıl oldu. Özellikle 12 Haziran seçimlerinden sonra bütün bu saldırılara karşı gerilla cephesinden de güçlü eylemliliklerle cevap verildi. Yani geçmiş yıllardan da açığa çıktı ki Türk ordusunun karadan savaşma gücü, gerillanın iradesi, kararlılığı ve azmi karşısında zayıflamıştır. Bunu en fazla 2011 yılı mücadelesi içerisinde gördük. Türk ordusu tekniğine dayanarak, tekniğine güvenerek tüm teknik imkânları kullanarak gerillaya karşı bir mücadele içerisinde olmaya çalıştı ama tüm bunlara rağmen gerillanın eylemliliklerini önleyemedi. Amanoslar’da, Karadeniz’de, Botan’da, Amed’de, Garzan’da, Serhat’ta, kısacası bütün alanlara yayılan bir gerilla eylemliliği oldu. Kürdistan merkezlerinde oldu, Türkiye şehirlerinde oldu, Kürdistan’ın bütün dağlarında oldu, Türkiye dağlarında oldu. Yapılan eylemler aslında Türk devletinin, Türk ordusunun saldırı konseptini belli düzeylerde kırma noktasına getirdi. Hatta birçok yerde düşmanın beklemediği eylemlikler oldu ve bu temelde sonbahara gelindi. Yılın başından sonbahara kadar gelişen tasfiye konseptine karşı, başta Önderliğimiz, hareketimiz ve gerilla büyük bir direniş mücadelesi sergiledi.
Tüm bunlara karşı 18-19 Ekim tarihleri arasında Çukurca’da bir eylem yapıldı. Şehit Çiçek Devrimci Operasyonu olarak tanımlandı, bu eylem halkımız tarafından bir operasyon olarak tanımlandı. Bu eylemin temel nedeni 2011 yılı içerisinde, özellikle seçimlerden sonra Türk devletinin, AKP-Gülen cemaatinin ve Türk ordusunu Önderliğimize, hareketimize ve halkımıza karşı yürüttüğü saldırılara karşı bir misillemeydi. Genel anlamda böyle bir çerçevesi vardı. Somut olarak Türk ordusu 17 Ağustos’tan bu yana Medya Savunma alanlarına dönük hava harekâtları düzenledi. Bu hava harekâtlarında bazı arkadaşlarımız şehit düştü. Yine yurtsever insanlarımız şehit düştü. Özellikle Kandil’de içerisinde Solin adlı bir bebeğin de bulunduğu yedi insanımız çok vahşice katledildi. Yine 28 Eylül’de içerisinde Rüstem Cudi, Alişer Koçgiri, Çiçek Botan, Rozerin Mardin, Nazlıcan Amara, Eşref ve Erdal arkadaşların bulunduğu 11 yoldaşımız bir hava harekâtında şehit düşürüldü. Yine bazı alanlarımızda kayıplarımız yaşandı.
Aslında tüm bunlara karşı cevap niteliğini taşıyan bir eylemdi Çukurca eylemi. Onun için yapılan eylem başta Xakurke’de şehit düşen arkadaşlar olmak üzere bütün şehit arkadaşların intikamı amacıyla planlandı.
Niye Çukurca’da eylem yapıldı sorusuna cevap verecek olursak belirtilecek önemli hususlar var. Türk ordusunun kendisine en fazla güvendiği yerlerden birisi Çukurca’dır. Hem sınır hattı olması hem de geçmiş savaşımız içerisinde önemli bir yer olmasından da dolayı Türk ordusu buraya hem nicel olarak hem nitel olarak hem de teknik olarak çok büyük bir güç yığmıştır. Yirmi bine yakın asker Çukurca tugayı ve çevresinde konumlandırılmıştı. Türk ordusu aslında burada kendisine çok fazla güvenen bir konumdaydı. Özellikle tekniğine çok fazla güveniyordu. Yine birlikler oluşturduğu noktalarda, tepe, karakol, tabur ve merkezdeki güçlerde gelişmiş silahlar vardı. Özellikle termal gibi gelişmiş tüm silahlar buradaki donanımlı birliklere verilmişti. Burada kendisine güvenen bir pozisyondaydı. Hem karadan hem havadan teknolojik yapıya dayanarak kendisine güvenen bir pozisyondaydı. Bu yüzden biraz bilinçli olarak seçildi. Türk ordusunun kendisine en fazla güvendiği yerdi, yine gerillada yıllarca oluşan birikimin sonucunun da ortaya çıkacağı bir yer oluyordu. Gerillanın vuruş kabiliyetini, hazırlık düzeyini, birikim ve tecrübesini ortaya çıkaracağı bir yer oluyordu. Yılın başından sonbahar sürecine kadar yapılan eylemler vardı. Bir nevi sonbahar hamlesine de aktif bir desteğin, aktif bir katılımın olacağı bir eylem olarak da görülüyordu. Tüm bunlar için Çukurca seçildi.
Eylemin temel amacı sonbahar hamlesini geliştirmek, gerilla eylemlerine zirve oluşturmak ve Türk ordusunun yaptıklarının hesabını sormaktı. Bir de yıllarca Türk ordusunun, devletin yaptığı propaganda vardı. “Çukurca’da kuş uçmaz, Çukurca’da çok tahakkümlü hedefler oluşturduk, yeni PKK saldırılarına karşı dayanaklı hedefler oluşturduk. Bu hedefler düşürülemez çok tahakkümlü vb.” şeklinde kuru propagandalarla bir nevi ordu gücünün propagandası yapılıyordu. Tüm bunlara karşı bir eylem planlaması yapıldı. Çukurca hedef belirlendikten sonra hazırlıkları yapılmaya başlandı. Aslında Çukurca’da bulunan bütün düşman hedefleri bu kapsama alındı. Başta Çukurca merkezdeki tugay, yine burada bulunan emniyet müdürlüğü, polis lojmanları, başta kaymakamlık olmak üzere devlete ait kurum ve kuruluşlar, polislerin kaldığı Toki lojmanları, bunlar arasındaki yollar hedef kapsamına alındı. Çukurca’ya bağlı Bilican alayı, Han Tepe Taburu, Serê Sevê Taburu, Erîş Taburu, Girê Karakolu, Şiker Karakolu, bunlara bağlı tepelerin hepsi yapılan planlama kapsamına alındı. Çukurca ilçesinde bulunan tüm ordu güçleri, devletin kurum ve kuruluşları yapılan hedef kapsamına alınarak bir planlamaya gidildi. Hedefler bu biçimiyle netleştirildikten sonra bunun hazırlıkları yapıldı. Hazırlık süreci bu hedef kapsamına göre yapıldı. Çukurca eyleminin hazırlık aşaması sürecinde HPG gerillasının fedai bir gerilla olduğu ortaya çıktı. Arkadaşlar çok büyük bir fedakârlıkla, çok büyük bir moralle eylem hazırlıklarına katıldı. Başta eylemde şehit düşen Zınar, Agit, Serdar, Rohat, Kamuran arkadaşlar olmak üzere diğer birçok arkadaş eylemin hazırlık aşamasına aktif bir şekilde katıldı. Hazırlıklar esnasında birçok hususa dikkat edildi. Her şeyden önce çok büyük bir eylemin yapılacağının bilinmemesi gerekiyordu. Onun için hazırlıklar büyük bir gizlilik içerisinde yürütüldü. Hiçbir küçük cihaz, büyük cihaz muhaberesi yapılmadı. Bütün hazırlıklar ve iletişim not ve kurye sistemi ile gerçekleştirildi. Çok büyük bir eylemin hazırlıkları yapılıyordu. Bu eylemin başarılı olmasının bir nedeni de gizlilikti, onun için gizlilik kurallarına dikkat edildi. Güçlerimiz parçalı toplandı, deşifreye yol açacak uygulamalardan uzak tutuldu. Hareket tarzına, konumlanma tarzına dikkat edildi ve bu temelde hazırlıklara başlandı. Eylemin alt yapı çalışmaları da bu temelde yürütüldü. Silahından cephanesine kadar olan bütün malzemeler büyük bir fedakârlıkla, büyük bir moralle, büyük bir titizlik içerisinde, gizlilik içerisinde getirilmeye çalışıldı. Savaşın yarısının hazırlık olduğu, böylesi büyük eylemlerde başarı düzeyinin hazırlıklar olduğu gerçeği yadsınamaz. Bu hazırlık sürecinde bunu bariz bir biçimde yaşadık.
Azad Siser
Devam Edecek…