Halklar Önderi Öcalan: Kadın Ordulaşmadan Kendini Özgürce İfade Edemez-I

HABER MERKEZİ

Ortaya çıkan şey bu tartışmaları sadece teorik düzeyde geliştirme değil, bir de bunun partiye yansıtılması oldu. En somut ifadesiyle, başta gerilla safları olmak üzere, kadın ordulaşmasının gereği olarak kadın siyasal ve askeri faaliyete kendi özgür iradesiyle katılmamışsa, özellikle her yönüyle kölelik ilişkilerini parçalayarak değil de birilerine bağlılık temelinde girmişse, aslında bunun bir özgürlüksel katılım olmadığı, tersine kölelik tarzında bir katılım olduğu, bunun da sorunlara ve başarısızlıklara yol açmaktan başka bir sonucunun olmayacağı anlaşıldı. Katılımın bireyin özgür iradesi ve özgür düşüncesi kadar, onun fedakarlığı, cesareti ve yeterli çabasıyla sağlanabileceği kendini açıkça ortaya konuldu. Yani bir alışkanlık ve birilerine bağlılık nedeniyle değil, bireyin özgürlük tutkuları kadar mutlaka eşitliğe, kendi iradesine ve düşüncesine güvenerek, bu konuda bir yaşam projesine sahip olarak katılmak zorunda olduğu ortaya çıktı.

İlerlemenin ancak kadının özgür iradesinin gelişmesiyle sağlanabileceği, yaşamda nasıl yaşamalı sorusuna böyle cevap verilebileceği, pratikte bir kadın ordulaşmasının salt askeri ve siyasal bir sorun olmadığı, kişiliğin ve kimliğin gerçekleştirilmesinin çok önemli bir aracı olduğu anlaşıldı. Kapsamlı bir ordulaşmayı yaşamadan kadının erkek egemenlikli toplumun tüm dayatmalarına karşı silahsız kalacağı, kendini fazla özgür ifade edemeyeceği ve kendi cinsinin kurtuluşuna bütün yönleriyle eğilip cevaplar geliştiremeyeceği ortaya çıktı. Kadın ordulaşmasına, onun her düzeydeki örgütleniş ifadesine sadece kaba bir eşitlik olsun diye yaklaşılmıyor. Yaşamın nasıl olması gerektiğine dair oldukça özgün ve özgür olması gereken hususlar var. Ancak bunlar bir örgütlülük içinde olursa daha iyi anlaşılabilir, amaca ve programa bağlı kalınabilir ve bu da pratikte adımların başarısını getirir.

Hiç şüphesiz çok ucuz ilişkilere alışmış kadın ve erkek yaklaşımları bundan rahatsızlık duyacaktır. Örneğin, saflarımıza çok ucuz ilişkilerle gelenler var, bunlar bu tip bir ordulaşmayı istemlerine ters bulabilirler. Yine birçok kadın erkeğin bir bağlantısı olarak yaşamaya alışmıştır. Bunlar özgür güçleriyle savaşıp yaşamayı pek akıllarına getiremezler. Bunlar da epey rahatsız olabilir.

Erkek kadını hep kendi güdümünde, hakimiyetinde görmeye alışmıştır. Böyle bir ahlâki anlayışı vardır. Bundan kurtulmuş kadın, ona büyük bir darbe, bir sıkıntı kaynağı gibi gelebilir. Böylesine kendinden kopuk, oldukça özgür savaşıp yaşayabilen bir kadın onun havsalasına pek sığmaz. Onlar da rahatsız olacaklardır. Ama başka türlü özgür olunamaz, özgür yaşam sorununa cevap verilemez. Zordur, sıkıntılar doğurur diye doğru çözüm anlayışlarından vazgeçilemez. Şuna derinden inanmak gerekir: Kadın gerçeği her ne kadar parti çözümlemelerinde ifadesini bulmuşsa da, bu herkese aynı oranda mal edilmiştir denilemez. Çok sınırlı sayıda bir kadın kadrosu belki çözümlemelerin bilinciyle hareket ediyor olabilir, ilişkilerinde özgürlük aranabilir, ama geniş bir kadın kesimi, hatta ezici bir kesimi özgürlük yaklaşımından uzaktır. Çok kaba feodal ölçüler egemendir, burjuva ölçülerinin bile çok gerisinde olan ölçüler var. Bunlar aşılmadan PKK temelinde bir partileşme ve ordulaşma bir yana, sıradan bir örgütlülük bile geliştirilemez.

O halde sorunun halledilebilmesi için kapsamlı bir çalışmaya ve bunu gerçekleştirme araçlarına ihtiyaç vardır. Bu nedenle teorik düzey kadar pratik araçları da eksik etmemek gerekir. Çözümlemeler teorik çözümlemelerdir, aydınlatmayı sağlıyor. Ama bunlar pratiğe nasıl yansıtılacak? Dalga dalga gerillaya, serhildanlara katılmak isteyen kadınlar var. Yaşamın hemen hemen her sahasına katılmak isteyen kadın gücü var. Bu gücü nasıl ortaya çıkaracağız, nasıl eğiteceğiz, erkek egemenlikli yaklaşımlara karşı nasıl bilinçlendirip örgütlendireceğiz? Bunlar önemli sorunlardır. Bunlarla mücadele edilmeden hangi özgürlükten bahsedebiliriz, nasıl yaşamalı sorusuna cevap vermekten nasıl bahsedebiliriz? Yani pratik yönleriyle de sorunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor.

Erkek egemenliğinden ve onun eşitsizliğe çeken olası tüm dayatmalarından uzak, hatta onunla anlamlı bir mücadeleye imkân veren bir konumu yakalaması için, onun yanında kadının kendini ve kendi kimliğini bulması ve kendi gücünü ortaya çıkarması için “Ben kimim, nereden geliyorum, nasıl olmalıyım, benim nasıl bir yaşama ihtiyacım var? Önce kendimi tanıyayım, kendimi özgür irade ve özgür bilinç sahibi kılayım, özgür bir güç haline getireyim, örgütleyeyim” demesi gerekiyor. Bunun da mümkün olabilmesi için, kadın ordulaşması vazgeçilmez bir araçtır. Bazı arkadaşlar “Ben özgürlük ve eşitlik ölçülerini uygulayabilirim” diyebilir. Sınırlı sayıda parti kadrosu belki bunu uygulayabilir. Ama sorun birkaç kişi, birkaç komutan ve yönetici değildir, sorun kitledir. Sorun, daha şimdiden gerillaya katılan binlerce genç kadının devrimcileşme sorunudur. Unutmayalım ki, daha yeni katılan bir genç kıza, bir komutan veya bir yönetici rahatlıkla kaba feodal bir yaklaşımı dayatabiliyor. Üniversitelerden gelen kadınlı erkekli çoğu kişi birbirine bireysel ilişkilerle bağlanmıştır. Bunlar ortamı laçkalaştırabilirler, ordulaşmaya ters ne kadar davranış varsa sonuna kadar hepsini sergilemeye yönelebilirler; hatta objektif olarak ajanlığın en tehlikeli biçimini ve tasfiyeciliği dayatabilirler. Bu ilişkileri meşru kabul etmek, düzeni kendi içimizde yaşamak demektir. Bu da en değme kontranın bile veremeyeceği zarara yol açmak anlamına gelir.

Dolayısıyla bir de bu yönüyle düzenin etkilerine karşı arındırma ve netleştirme için özgün bir ordulaşmaya, yani kadın ordulaşmasına ihtiyaç vardır. Saflardaki feodal erkek yaklaşımlarını, yine düzenden kopup gelen burjuva erkek yaklaşımlarını başka türlü sınırlamak mümkün değildir. Zaten şunu da belirttik: Eğer eşit ve özgür ölçüleri konuşturabilecek kadrolar varsa, onlar eşitlik ve özgürlük komitelerinde birlikte çalışabilir ve kendi ilişkilerini değerlendirebilirler. Bunu her düzeyde, yani ahlâkın oluşumundan savaş sorunlarına, en verimli kadın ve erkek gücünü iç içe yürütmeye kadar her konuda tartışıp sonuca bağlayabilirler. En doğrusunun da bu olduğu açıkça belirtilebilir. Ama bunun yanında henüz yetişmemiş erkeği, özgürleşmemiş kadını, hatta yanılgılı, köleleştirici ve bitirici kişilik sorunlarıyla dolu yaşayan bireyleri tabii ki denetime alacağız. Bunları hem savaştıracağız, hem eğiteceğiz. Savaşım gerçeği kadar, ordu gerçeği kadar bunları kendileriyle de tanıştıracağız. Kimsin, ne amaçla geldin, nasıl bir amacın olmalı, nasıl bir yaşamın olmalı sorularına bilinç ve iradeyle cevap bekleyeceğiz. Bunun için zaman belirleyeceğiz.

Açık ki, bu konuda kadın önderler sorumludur. Bunlar kendi hemcinslerini kurtuluşa götürmek istiyorlarsa, önce onları eğitmesini, örgütlemesini ve savaştırmasını bilecekler. Henüz yeni gelmiş, kendini çok kaba cinsel bir araç olmaktan öteye görmeyen, birilerine bağlı olmaktan ve birilerinin koltuğunda yaşamaktan başka yaşam biçimi bilmeyen, mutlaka bir erkeğe dayalı olarak yaşamanın dışında bir yaşamın mümkün olamayacağını düşünen, eşitliği ve özgürlüğü dayatmak şurada kalsın, her hareketi bağımlılaştırıcı bir tarzda yetiştirilen bir kızı böylesine bir ortam içine bırakmak, ona yapılabilecek en büyük kötülüktür. Hatta bir erkeği bile bu ortamda kadın karşısında serbest ve ölçüsüz bırakmak, o erkeğe de yapabileceğimiz en büyük kötülüktür. Kadın eğitimsizdir, bilinçsizdir, nasıl yaşamalı sorusuna cevap vermekten henüz uzaktır. O halde böyle bir ordu ayrışması yerindedir ve gereklidir; bu aşamada çok gerekli bir özgürleşme aracıdır.

Bazıları “Bu bize zor geliyor, rasgele ilişki istiyoruz” diyebilirler. Ama bunların söylediği şey eğer sadece düzen ve ortaçağ değil, klan döneminden beri oldukça tutsak ilişkilerle yüklü yaklaşımlarsa, bunun sorumluluğunu kim üstlenecek? Oluşabilecek bazı olumsuz ilişkilerin ihanet ilişkisi kadar tehlikeli olduğu, hatta ihanete bu temelde gidildiği göz önüne getirilirse, pratik gerçekleşmenin ne kadar önemli olduğu açığa çıkıyor. Gerillada kadın birliklerinin oluşturulması, yine serhildanlarda kadın örgütlülüğünün ve uzun süreli kadın temsilciliklerinin geliştirilmesi sağlanmadan, -bir feminist gibi olalım demiyorum, kaldı ki bu da yabana atılamaz- erkek etkilerine karşı mücadele verilmeden, eşitlik ve özgürlük yakalanamaz ve nasıl yaşamalı sorusuna cevap verilemez. Bunun için biraz serbestlik gerekiyor. Kadının kendini sıkı sıkıya gözden geçirip kimlik sorununa, nasıl yaşamalı sorusuna cevap hazırlaması gerekir. Bu fırsatın sunulması kadar hem sürecin hem de alanın elverişli olması gerekiyor.

Halklar Önderi Abdulla Öcalan