Halklar Önderi Öcalan: Kadın Ordulaşmadan Kendini Özgürce İfade Edemez-II
HABER MERKEZİ
Son dönemlerde soruna pratik yönüyle de yaklaşıldığı açıktır. Hem gerilla saflarında, hem de diğer katılım alanlarında ciddi gelişmelerin ortaya çıkabileceği, bunun da sıradan bir gelişme değil, devrimin başarısı için vazgeçilmez bir çalışma ve mücadele gerçeği olduğu anlaşılmıştır. Hiç şüphesiz tüm bu çözümlemeler ve pratik gelişmeler işin başlangıcını ifade ediyor; neye nasıl yaklaşılması gerektiği kadar, nereden hangi çabayla başlanıp yürütülmesinin gereğini ve imkânını da ortaya çıkarıyor. Tarihsel sorunlar bir çırpıda veya canınız istedi diye çözümlenemez. Bilimsel teorileri ortaya konulmak kadar, uzun süreli bir plan dahilinde hazırlık, sabırla ve inatla pratikte adım adım çalışma ister. Bu, kadın sorunu için daha da çarpıcıdır. Dolayısıyla hiç kimse kolay çözümler beklemesin.
Somut olarak buna “Siz sevgi ve aşk olayında kolay gelişme yaşamayı sağlayamazsınız” dedik. İçimizde bazılarının çok ucuz duyguları ve tutkularının ne kadar tehlikeli sonuçlara yol açtığını gördükten sonra, hiç kimse ucuz ilişki, ucuz sevgi, ucuz cinsellik, ucuz aşk beklemesin. Cinselliği, sevgiyi ve aşkı reddetmiyoruz, ama bunun sağlam bir mücadele zeminiyle, ilişki ölçüleriyle ve özellikle savaşla bağlantısını, yurtseverlik duygusuyla ve parti örgütlülüğüyle ilişkisini mutlaka ve hiç aldatmadan, lafta böyleyim diye şartlandırmadan kendini ortaya koymasının şart olduğunu, bunun dışında bir sevgi ve aşk anlayışına ve pratiğine başvurulamayacağını, aksi halde bunun kaybetme olacağını büyük bir açıklıkla ortaya koyduk. Böylesi bir yaşamın kişiyi kahredeceği, hatta yaşamını toptan kaybedebileceği gösterildi.
Neden böyle amaçsız ve rahatlıkla yenilgilere açık bir yaşam, kabul edilebilen bir yaşam olsun? Savaş temeli, ciddiliği ve içtenliği olmayan bir ilişki kaç para eder? Sadece cinsel dürtülere, ahbap çavuşluk ilişkilerine bakıp kendini koyuvermenin, kendini satmanın ne anlamı var? Böyle hangi ciddi ilişki ve sevgi gelişebilir? Sorun toplumsal ilişki düzeyidir, toplumsal yaşamı ve ideali gerçekleştirmedir, toplumsal aşkı ve sevgiyi yakalayabilmedir. Parti bunun için vardır. Parti kadroları bunun için ilişkilere özen gösterir ve örnek model olmaya çalışırlar. Bütün bunlara da bu yönüyle açıklık kazandırılmak istendi. Sanırım aklı başında her militan sorunun ne kadar yakıcı, önemli ve doğru çözümün ne kadar vazgeçilmez olduğunu anlamıştır. Bütün parti ve ordu kitlemiz anlamasa da, sorumluluk düzeyi gelişkin olanlar, yaklaşım kadar pratik gerçekleştirme ifadelerini de artık gündemleştirebilir ve bu konuda devrimci görevlerine sahip çıkabilirler. Kendi yaşamları ve ilişkileriyle buna örnek teşkil edebilirler. Bunu sıradan bir söz olarak görmemeliler, devrimin çok kalıcı ve özen gösterilmesi gereken yaşamsal bir görevi olarak görüp her koşul altında çözümleyici olmalılar.
Sorun kişisel çözüm ve kişisel duyguların ifade edilmesi değildir. Parti ortamını sağlamlaştırmak ve ordulaşma gerçeğini sağlamak kadar, bunun dalga dalga topluma yayılıp sosyal devrimin daha şimdiden saflarımızda nasıl geliştirebileceğini ortaya koymadır. Her önemli sosyal devrim de ancak öncülerinin yaşamının çözülmesi ve bu yaşamda başarının sağlanmasıyla ölçülür ve öyle başarıya gidebilir. Bizimkisi gibi bir toplumun kendi başına gelişme yoluna girmediği ve çözüme kavuşamadığı bir devrim olayında, militanların kendi yaşamlarındaki örnek çözüm gücünü bütün parti ortamına ve giderek bütün topluma yayma görevlerinin önemi büyüktür. Militanlar, ilişkilere sıradan yaklaşmamaları, toplumsal, ulusal ve hatta insani düzeyi etkileyecek bir tarzı sürekli göz önüne getirerek yaklaşım geliştirmeleri, yaratıcı olmaları, iyiyi, doğruyu ve güzeli yakalamayabilmek için günlük kazanımlarla yetinmemeleri ve kazanımları süreklileştirmeleri gerektiğini bilerek, nasıl yaşamalı sorusuna cevaplarını vereceklerdir.
Her devrimde olduğu gibi bizim devrimimizde de her şey önceden öngörüldüğü gibi gelişmez. Yaklaşımlar ana hatlarıyla konulur, pratik gelişme ise gerisini tamamlar. Zaten eksiklik ve yanlışlık varsa, pratik kendisini dayatır ve çözümünü de yine kendisi beraberinde getirir. Bizim burada yaptığımız şey, en genel hatlarıyla sorunu koymak kadar, temel çözüm yollarına ve araçlarına yaklaşmaya özen gösterme, kendi yaşamımızda çabalarımızla elden geldiğince katkıda bulunmadır. Devrimimiz nasıl yaşamalı sorusuna yetkin bir cevabı verebileceğini daha şimdiden ortaya koymuş bulunmaktadır. Öngörülen bu yaşamın hayali bile geçmiş yaşamdan çok daha değerlidir.
(…)
Hiç şüphesiz bu değerlendirmelerin hepinizin yaşamı üzerinde kalıcı etkiler sağlayacağı, hatta daha şimdiden size küçümsenemez güçlü devrimci özellikler kazandırdığı kesindir. Yükselen çözümleniş tüm parti çalışanlarına güçlü özellikler kazandırdığı gibi, pratik gelişmelere de çarpıcı yansımaktadır. Gelişmeler eskiden akla bile gelmeyecek her soruna çözüm bulma inancımızı, daha da ötesi bilincimizi geliştirmiştir. Bu bir cesaret, bir yenilik başlangıcıdır. Her zaman söylendiği gibi, tüm devrimci adımlar biraz da böyle başlar. Önce cesaret ister, inanç ister ve bunlar çabayla birlikte yaşama geçer. Sorunlar gittikçe daha fazla açılır. Fakat çözüm yoluna girildiği, belli bir çalışma temposuna ve onun yaşam tarzına ulaşıldığı için de büyük bir inatla çözümlenmeye kadar götürür. Bu nihai bir zafer de olsa güç yetirilir.
PKK pratiğinin ispatladığı her husus, kadın kurtuluş sorunları için de geçerlidir. Daha önce özgürce tek adım atamayan bir köylü kızı, şimdi özgürlük dağlarında bilinciyle ve silahıyla her türlü soruna çözüm bulabilecek kadar etkiye ve güce sahip olabileceğini düşünüyor ve ona ulaşıyor. Toplumda iki kelime söyleyemeyen bir kadın, tüm dünya sorunlarında, tarih konularında ve geleceğin kestirilmesinde görüş sahibidir, dilediği kadar konuşabiliyor, karar gücü haline gelebiliyor. İsterse kendini ordulaştırabiliyor, eyleme ve savaşa çekebiliyor. Bunlar sıradan gelişmeler değildir. Belki sıkıntısı ve güçlükleri olabilir. Kaldı ki her devrimde, her tarihsel sorunun çözümünde bu böyledir. Trajik olur, acılarla birlikte mücadele olur, ama kadının zafer inancı, reddedilmesi gereken yaşam karşısındaki üstünlüğü ve bunun verdiği heyecan her türlü zorluğu daha şimdiden göğüslemeye yeter de artar bile.
Önderlik gerçeği bu konuda birçok şeyi ifade ettiği gibi, kadın sorununda da özgürlüğü elden bırakmayan yaklaşımın ne kadar sürükleyici olabileceğini, özgür ilişki tutkusunun ne kadar yaman bir tutku olabileceğini ve gerçek aşkın da bu özgürlük tutkusu olduğunu çarpıcı biçimde ortaya çıkarmıştır. Çok erken yaşlardan itibaren geleneksel toplumsal ölçülerle değil, özgürlük istemiyle toplumsal gerçeği dikkate alarak, ne boyun eğmeci ne de maceracı bir tarzda reddetmesi, tam tersine, döneme göre bir yaklaşımı eksik etmemesi, buna sürekli sabır ve inatla bağlı kalması, kadın devriminin geliştirilmesinde çok önemli bir konuma yol açmıştır. Kadın çözümlemelerinde olduğu gibi, pratik katılımda da hiçbir devrimle kıyaslanmayacak bir gelişmeye öncülük edebilmiştir. Eşit ve özgür yaklaşımları en sıradan bir köylü kadınıyla paylaşmaktan tutalım, en gelişkin aydın bir tipe kadar karşılaştırabilmiş; hepsinin bu temelde güçlenebileceğini ve doğru yaşama çekilebileceğini ortaya koymuştur.
Hiç şüphesiz yapılacak çok şey var. Ama çözümün anahtarı eldedir, özellikle militanların eline verilmiştir. Dürüst olurlarsa ve gereken özverili çabayı esirgemezlerse, kendilerinden doğabilecek her soruna bu çözümleme anahtarıyla cevap bulabilirler. Militanlar basit, yüzeysel ve gelip geçici yaklaşımlarla yetinmezler. Attıkları her adımın genel amaca bağlılığının yanı sıra, günlük sorunlara çözüm getirme temelinde, özellikle yakıcı olan savaş ve ordu sorunlarına en başta yer vererek, bunun parti öncülüğünü ve onun temel özellikleriyle sıkı sıkıya götürülmesinin gereğini her şeyin üzerine tutarlar. Doğru partileşmek ve ordulaşmak yaşamın en temel vazgeçilmez biçimidir. Bu konudaki tutku ve çaba, tüm tutku ve çabaların üstünde sergilenmek durumdadır. Partileşmemizin ve savaşımımızın yüksek bir yurtseverlik kadar insanlığı yakalamayı da birlikte getirdiği, çok sıkı bir örgütlülük istemi kadar birçok zengin eylemlilikle birlikte yürütüldüğü açıktır. Tüm bunlar da kabul edilebilir, saygı ve sevgi ifade edebilir, belki de yüzyılların umudu ve rüyası diyebileceğimiz bir yaşama çekebilir.
Militanın aslında bunun için yaşayıp bunun için savaştığı, böylesine bir yaşamın zaptının militanı olduğu daha iyi anlaşılıyor. O halde esas olan, Önderlik gerçeğinin de kendi kişiliğinde katıldığı bu militan yaşamın esas alınmasıdır. Birçok özelliğiyle Kürdistan gibi bir ülkede, aslında çoktan yaşama alanı olmaktan çıkmış ve herkesin her şeyi en ucuzca pazarladığı ve yaşama katmerli yaklaştığı bu sahada kendi örneğinde bir cevap teşkil etmesi, buna çok iddialı ve yenilmez bir karşılık vermesi hepiniz için bir güç kaynağıdır. Bu yaşam tarzına daha fazla ihtiyacı olan sizlersiniz. Yaşamın fethini başka türlü sağlamak düşünülemez. Çünkü her şey düşürülüyor. Tarihte düşürüldüğü gibi, güncel itibariyle de dünyanın her köşesinde sadece düşürülme planlanmıştır. Bizim yaşamımız ise tüm tarihe, kölelik tarihine bir başkaldırı kadar, ülkemizdeki yaşamı mahkûm eden tüm çıkar sahiplerine karşı da ayakta durmayı ve çok başarılı bir yürüyüşün sahibi olmayı mümkün kılan bir yaşam tarzıdır. Bunun için çaba harcanmakta, yaşama girişler yapılmakta; her an yeni başlangıçlara, anlık sonuçlara ulaşılmaktadır. Ekmek ve sudan daha fazla böylesi bir yaşam başlangıcına ve onun günlük sonuçlarına muhtaçsınız. Hepinizin elden gelen katkıyı sergilediğimize inanıyoruz ve enerjiniz oldukça açığa çıkıyor. Kaldı ki, halkımızın ilk defa yaşam enerjisi ortaya çıkıyor. Partimiz daha şimdiden neleri başarabileceğini ortaya böyle koyduğuna göre, önümüzdeki dönemin büyük savaşımına kendini vermesi, bu savaşı bu kadar öngörülü ve planlı götürebilmesi, ona arzuladığı tüm gelişme yollarını açık tutacağı kadar yürüyüşünde de başarı şansını yüksek kılacaktır.
Biz militanlar buna öncülük etmekle kendimizi hem şanslı ve gururlu hissediyoruz, hem de gittikçe artan bilinçlilik ve örgütlülük düzeyimizle başarabileceğimize dair cevap teşkil ediyoruz. Böyleysek militanız ve kazanamayacağımız savaş yoktur. Çok zorlu ve kahırlı bir mücadelenin sonucu olarak, özellikle şehitlerin emredici ve yaşayan anılarının bir gereği olan bu militanlaşmamızı doğru kavrayalım ve onun doğru tarzına ulaşalım! Verilen söz bu temelde olursa anlam ifade eder ve başarılı sonuçlara ulaşır.
Cesaret ve fedakârlık örneği sergileyerek katıldığınız bu savaşa, şimdi daha anlamlı ve doğrultulmuş bir tarzda, adeta yeniden başlamışçasına katılmanıza bu temelde yüksek değer biçiyoruz. Başarmanız için her zamankinden daha fazla silahlanmışsınız ve bunun tutkusu kadar çabasının yeterliliğine de sahipsiniz. Bu temelde yürüyenlerin de, savaşanların da başarısı kesindir. Önümüzdeki dönemin hepiniz için önemli başarılarla dolu geçmesini diliyoruz.
Halklar Önderi Abdulla Öcalan