KDP-Türkiye iş birliği sır değil

HABER MERKEZİ – KDP’nin tarih boyunca Türk devleti ile Kürt hareketlerine karşı ortak hareket ettiği, Kürt hareketlerini tasfiye etmek için iş birliği yaptığı, Kürt hareketlerinin lider kadrolarını tasfiye ettiği sır değil.

Şu anda hükümet ortaklığı yaptığı YNK ile yaşadıkları bile KDP’nin kardeşi kanından banyo yapmakta tereddüt etmediğinin göstergesi. KDP, Türkiye’den aldığı destekle YNK’ye birçok defa saldırdı. Mevcut hükümetin resmi verilerine göre; yaşanan iç savaşta 90 bin civarında pêşmerge şehit düştü. Bu iç savaş ve çatışmaların hepsinin mimarı Türkiye ile birlikte hareket eden KDP’dir.

ABD DEVREYE GİRDİ, İLİŞKİLER RESMİLEŞTİ

KDP, 1990’lı yıllara kadar YNK ile çatıştı. 1990’lı yılların başından itibaren ABD de devreye girdi; KDP ile YNK arasındaki husumeti bitirerek, her ikisini bir araya getirdi. Türkiye ile uyumlu halin ardından Kürt Özgürlük Hareketi ile savaştırmak gibi bir plan yaptı. Bu planı yapmak için önce Başûrê Kurdistan’da ‘çekiç güç’ uygulaması başlattı. Başûr’a yerleştirdiği bu gücü ile önce Başûr sınırlarını 36-42. paralel olarak belirledi. Ardından Kürdistan Parlamentosu’nu kurdu. Bu parlamento etrafında YNK ile KDP’yi bir araya getirdi. Parlamento’ya aldırdığı ilk karar da PKK’ye karşı savaş kararıydı. Ekim 1992’de ‘Güney savaşı’ adı verilen savaş, KDP’nin Türk işgalci güçlerine öncülük yapmasıyla başladı. Heftanîn, Xakurkê, Xinerê, Lolan, Zap, Metina hatları genelinde bu savaş sürdürüldü.

HEPSİNDE TÜRKLERE ÖNCÜLÜK YAPTI

KDP, daha önce Türkiye ile anlaşarak Kürt hareketlerine karşı başlattığı savaşı, bu kez resmi bir şekilde PKK ile de başlattığını açık bir şekilde gösterdi. Bu savaşı 1995, 1997, 1998, 1999 savaşları izledi. Bu savaşların hepsinde KDP, Türk işgalci güçlerine öncülük yaparak PKK’ye saldırttı. Kendisi de bizzat bu saldırıların içinde yer aldı. Bunun yanı sıra Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürtler adına hareket eden, mücadele veren güçlerin etkili olmaması için 1990’lı yılların başından itibaren Zaxo, Duhok çevresini işgalci Türk devletinin güçlerine açtı. İşgalci Türk devleti, ilk önce gizli birlikler ve istihbarat birimleri ile Zaxo, Duhok çevresine yerleşti. 1995’ten itibaren de açık bir şekilde askeri üsler yapılarak yerleşmeye başladı. Şu an 23’ü bilinen 23 askeri üs ve 16 istihbarat, yani MİT merkezi olmak üzere yaklaşık 40’tan fazla üssün bulunmasına imkân sunuldu. Türk devletinin işgalci güçlerini hiçbir zaman işgalci güç olarak görmedi. Başûrê Kurdistan topraklarında işgalci olmalarına, Parlamento bu güçlerin çıkarılması için karar almasına rağmen KDP, bunun uygulanmasına imkân vermedi. Uygulamak isteyenleri engelledi.

ROJAVA DEVRİMİ ORTAKLIĞI AÇIĞA ÇIKARDI

Halk Önderi Abdullan Öcalan’a yönelik geliştirilen Uluslararası Komplo’da da Kürt güçlerinin, özellikle de KDP’nin rolü biliniyor. KDP’nin o dönemde Öcalan’a sahip çıkılmaması için yazdığı mektuplar da sonradan yayın organlarında yer aldı.

KDP, 2000’li yıllardan sonra Türkiye ile birlikte Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etme planlarını değiştirdi. 2000’den itibaren artık savaş yerine daha çok siyasal yöntemlerle tasfiye etme planlarını uygulamaya başladı. Kürt Özgürlük Hareketi içinde 2003’te örgütlendirilen tasfiyeci ekip bunu açıkça ortaya koydu. Plan başarılı olmayınca da planda yer alanlar PKK’den kaçarak KDP’ye sığındı. Halen de KDP himayesi altındalar. İhtiyaç duyulduğunda PKK’ye saldırmaları, Türkiye’nin lehine konuşmaları için KDP basın yayın organlarına çıkartılıyorlar.

KDP’nin Türkiye ile olan ilişkilerini en çok deşifre eden ise 19 Temmuz 2012’de başlayan Rojava Devrimi oldu. KDP, Rojava halkı tarafından gerçekleştirilen devrimi boşa çıkarmak için kendisine bağlı, para ile satın aldığı partileri apar topar bir araya getirerek, ENKS adında bir yapı kurdurdu. Bunun yönetimine getirdiği kişileri Türkiye ile ilişkilendirerek -ki bazılarının eskiden beri ilişkileri olduğu biliniyor- Rojava Devrimi karşıtlığını yapmak için İstanbul’da bürolar açtırdı. Bunun için Suriye Ulusal Koalisyon’u da fazlasıyla kullanıldı. Koalisyonun başına Türkiye tarafından getirilen Burhan Ğelyum’dan başlanarak Enes Abde’ye kadarki tüm başkanları KDP ile uyumlu hale getirildi. Zira her seçilen başkan, Rojava Devrimi karşıtlığı üzerine KDP tarafından Kürtlük üzerinden kurulan planları anlamak için Başûr’a gönderildi. Maaz Hatip’ten sonraki Başkan Ahmed Carba, “benim ve bizim Barzani ile ilişkimiz stratejiktir” şeklindeki açıklamasıyla Türkiye tarafından önlerine konulan görevi çarpıcı bir şekilde dile getirmişti.

Türkiye, bir yandan KDP ve onun çevresindeki gruplarla siyasi oyunlarla Rojava Devrimi’ne yönelirken, öte yandan Nusra, Müslüman Kardeşler’in onlarca çetesi ile DAİŞ’e açık bir şekilde verdiği destekle Rojava Devrimi’ne saldırtıyordu. Bu saldırılar başarılı olamadı. Zira Rojava halkı ve savunma güçleri bu saldırıların tamamını püskürttü. DAİŞ dahi Kobanê’den başlanarak alt edilmeye başlandı. DAİŞ, 2017’de halifeliğin başkenti ilan ettiği Reqa’dan da çıkarıldı. Durum böyle olunca Türk devleti kendisi devreye girerek önce Efrîn, ardından Serêkaniyê ve Girê Spî’yi işgal etti. Türk devletinin işgal saldırılarında ENKS’li Fuat Aliko, İbrahim Biro, A. Hekim Beşar yaptıkları açıklamalarla bu işgalin yanında yer aldılar. Bu kişilerin KDP’nin ENKS içindeki kurmayları olduğunu da herkes biliyor.

Türk devleti ve KDP, bu ortak planlarında da başarılı olamayınca imdatlarına yeniden ABD yetişti. ABD, Trump’ın iktidara gelmesi ile Kürt Özgürlük Hareketi açısından yeni bir süreç başlattı. Trump, ABD ve KDP’nin ortak planlarına destek vermek, Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye ederek KDP’yi Kürtlerin partisi olarak kabul ettirmek için ilk önce Kürt Özgürlük Hareketi’nin üç öncü kadrosunun başına ödül koyarak onları sınırlandırmaya çalıştı. Böylece Özgürlük Hareketi içinde boşluk yaratılmak istendi; öne çıkaracakları ve yönlendirebilecekleri kişiler üzerinde çalışılmaya başlandı. Kürt Özgürlük Hareketi içinde ve Rojava’da böyle bir yapılanmaya gitme hesaplandı. Bir yandan bu yapılırken öte yandan da Türkiye’ye her türlü silah ve teknolojik destek verilerek, Kürt Özgürlük Hareketi kadroları suikastlarla vurulmak istendi. KDP de kadroları ve istihbarat örgütü ile Türkiye’ye yer bilgilerini verdi. Bu konuda yapılan açıklamalar, yine Kürt Özgürlük Hareketi tarafından tutuklanan kişiler ve bunların itirafları kamuoyuna yansıdı.

ÖZGÜRLÜK HAREKETİ’NE SAVAŞ BAŞLATTI

İç içe ve amacı Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etme olan planın bir parçası da saldırılarla birlikte Bradost ve Heftanîn alanlarının Türk işgaline açılmasıdır. KDP, Kürt Özgürlük Hareketi ile yaptığı görüşmelerde Türk devleti daha Geliyê Reş, Xakurkê alanlarına saldırmadan önce bu alanların kendilerine bırakılmasını, kendilerine bırakılmaması durumunda Türkiye’nin geleceğini iletiyor. Kürt Özgürlük Hareketi bu teklifi reddettikten kısa süre sonra işgalci Türk devleti Geliyê Reş alanına saldırmaya başladı. Daha sonra Xakurkê’de saldırdı. Lêlikan, Evdilkovî tepeleri başta olmak üzere birçok tepeye asker indirdi. Türk devletinin bu saldırıları, KDP ile yaptıkları ortak planın bir parçasıydı. Bradost ve Xakurkê alanlarına yönelik başlatılan saldırılardan yaklaşık bir yıl sonra KDP aynı şekilde Heftanîn alanını da Türk devletinin işgaline açtı. Sadece işgale açmakla yetinmedi. Daha önceki yıllarda olduğu gibi istihbarat vererek, Türk askerine öncülük yaparak işgalde yer aldığı da ortaya çıkmış durumda. KDP’nin bu yaklaşımı, aslında Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı bir savaş başlattığı anlamına geliyor. Buna rağmen Kürt Özgürlük Hareketi iç savaşa karşı olduğu ve her koşul altında Kürt birliğini savunduğu için KDP’nin Türk devleti ile birlikte üs alanlarına saldırmasına rağmen henüz KDP ile bir savaşa girmiş değil. Bu savaşa girme niyetinde de değil. O yüzden Kürt kamuoyuna bir açıklamada bulunarak yaşanan durum hakkında bilgilendirme yaptı. Kürt kamuoyu ve siyasi parti, hareket ve örgütlerine bu duruma bir tutum alarak Kürt birliğini sağlama çağrısını yineledi.

Gelişmeler neyi gösterir, şimdiden kestirmek zor, ancak bilinen şu ki; KDP, Türk devleti ile ortak bir plan yaparak Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik saldırı başlattı. Bu saldırıya YNK’yi de ortak etmeye çalışıyor ama şu ana kadar bunu başarabilmiş değil. Başaramaması durumunda YNK’ye yönelik de bazı saldırı planlarını devreye koyması büyük bir olasılık olarak görünüyor.

Kaynak: ANF/ Seyit Evran